14.BÖLÜM

96 10 11
                                    







Robert

Olacakları göze alma vakti gelmişti. Yoksa daha büyük felaketlerle karşılaşacaktım ve bunu gerçekten istemiyordum. James'e beni bırakması için Allison'ın yurdunun adresini verdim. Yani June'un...

Bu yurdun kapısına her geldiğimde aklıma Allison'ı kendi ellerimle buraya bıraktığımı hatırlıyordum. Bunu her düşündüğümde içimi bir pişmanlık dalgası vursa da mantığını kullanan diğer sesim en iyisini yaptığımı söyleyip beni teselli ediyordu.

Allison'ı yurda bırakmadan önce ne olur ne olmaz diye küçük bir araştırmayla June'un telefon numarasını bulmuştum. Kendime bir kez daha teşekkür ettim.

"Efendim."

"June,ben Robert."

Arkada derin bir sessizlik oldu.

"Robert. Nasıl yani?"

"Duyduğun gibi. Aşağı iner misin?"

Üçüncü kattaki pencerenin perdesi aniden açıldı ve bir çift şaşkın göz gözlerimle buluştu. Yüzü gülmekle gülmemek arasıydı. İlk fark ettiğimse saçlarının koyu renk olduğuydu.Ayrıldığımızda kızıldı ve bu beni şaşırtacak biçimde garipsetmişti.

Birkaç dakika sonraysa yurdun kapısından çıkmış bana doğru yürüyordu. Kendinden emin adımlar atıyordu ama gözlerindeki şaşkınlığı ve çekingenliği görebiliyordum. Çünkü gözler asla yalan söylemezdi.

"Seni beklemiyordum."

"Biliyorum."

"Ayrıldığımızı sanıyordum."

"Hala ayrıyız."

Yüzündeki hayal kırıklığını görmemek için kör olmak gerekirdi

"Peki neden geldin?"

Derin bir nefes aldım. Ondan bir şey istemek çok zor olacaktı zira kalbini çok kırmıştım. Nedenlerim vardı aslında. Andrew'den korktuğum için ayrılmıştım ondan. Korkmak...Andrew'in baş düşmanlarından birinin kızıyla sevgili olmam -üvey kızı- bilgi sızması için müthiş bir fırsattı ve bu Andrew'in pek hoşuna gitmezdi.

"Senden bir şey istemek için."

Gözleri ilgiyle büyüdü.

"Ne gibi bir şey?"

"Allison..."

"Ne olmuş Allison'a? Bu konuşmanın Allison'la ne alakası var."

"Aslında çok alakası var. Şöyle ki o benim kardeşim."

Yüzünde küçük bir gülüş belirdi.

"Neresi komik?"

"Ben bunu zaten biliyorum."

Demek ki bu diyalogta tek şaşıracak kişi o değildi.

"Nereden biliyorsun? Ben sana bundan hiç bahsetmemiştim."

"Ben seninle ilgili her şeyi bilirim Robert."

Söylediklerini sindirmemi bekledikten sonra kaldığı yerden konuşmaya devam etti.

"Peki ben ne yapabilirim?"

"Bak, o farkında olmasa da başı gerçekten büyük belada. Buraya getirmemin en büyük sebebi onu bu belalardan uzak tutmakken o daha çok bunlara bulaştı. Onu korumanı istiyorum."

"Ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Peki,sen neden yapmıyorsun?"

Allison'ın gelme ihtimaline karşın etrafıma acelece bakışlar attım. Görünürde yoktu.

HURTS LİKE HELLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin