ALLİSON
Acıyan kolumu tutarak yerden kalkmaya çalıştım ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Sanki sadece kolum acımıyor, acı bütün vücuduma yayılıyordu. Bizi kurtaran adamlara ait olduğunu düşündüğüm motor sesi giderek uzaklaşıyordu. Hırsız yavaş ama kendinden emin adımlarla yanıma geldi ve kalkamadığımı görünce o da yanıma diz çöktü.
"İyi misin?"
"Ben iyiyim ama kolum değil."
Gözlerini kısıp kolumda gösterdiğim yere baktı.
"Bence bunu bir göstermeliyiz."
İkimiz de sanki az önce yaşananlar kazaymış gibi davranıyorduk. Sanki ikimiz de kim olduğunu bilmediğimiz adamlar tarafından saldırıya uğramamıştık ve yine kim olduğunu bilmediğimiz maskeli adamlar tarafından kurtarılmamıştık.
"Aslında iyi olabilir."
Yakınlarda bulunan bir hastaneye gittik. Hastanenin sürgülü kapısı iğrenç bir ses çıkararak açıldı. Girmemizle beraber birkaç çocuk ağlaması, birbirini kovalayan bitmek bilmez öksürük sesleri ve birkaç tane daha hastaneye ait şey bizi karşıladı.
Birkaç dakika sonra gelen güler yüzlü doktor koluma biraz baktı ve röntgen çekilmesi gerektiğini söyledi. Röntgenden sonraysa artık bandajlı bir kolum vardı.
Hastaneden çıkıp boş sokakta yürümeye başladık. İkimizin de konuşmaya niyeti yok gibiydi. Sadece ayakkabılarımız sesini duymaktan sıkılmıştım ve sessizliği bozdum.
"O adamlar kimdi? Niye bize saldırdılar? Sonra bizi kurtarmaya gelen o maskeliler kimdi? Ve neden tanımadıkları insanlara yardım ettiler?"
Yüzümdeki meraklı ifadeyi tahmin edebiliyordum.
"Bunu inan ben de merak ediyorum. Bu konuyu acilen detaylıca konuşmalıyız yoksa çok da iyi şeyler olmayacakmış gibi geliyor. Ama sokakta konuşamayız artık.Durum artık bir çocuk oyuncağı değil."
"Nerede konuşacağız?"
Hırsız'ın tarafında saniyelik bir sessizlik oldu.
"Tek güvenli yerde."
Tekrar parkın oraya gittik ve Hırsız'ın arabasına bindik. Yola çıktıktan yaklaşık on beş dakika sonra ağaçların ve yeşilliklerin çoğaldığını fark ettim.
"Tam olarak nereye gidiyoruz?"
"Sürpriz."
Otobandan sapıp daha da yeşillikli bir alana girdik. Bu yol o kadar da düzgün değildi zira sallanmaktan midem bulanmaya başlamıştı. Hırsız arabayı durdu ve başıyla çıkmam için işaret etti.
Çıkar çıkmaz ormanın serin havası ve kuş cıvıltıları beni karşıladı.
"Buradan sonrasını yürümemiz gerekiyor. İncilerin için sorun olur mu?"
"Çok komiksin(!)"
Ayağımızla bastıkça çıkan taş ve küçük çalı sesleri ile kuş sesleri birleşmişti. Birkaç dakika daha sonra yürüdük ve karşımıza iki katlı ama küçük bir ahşap ev çıktı.
"Burası senin evin mi?"
"Sayılır."
Hırsız kapıyı birkaç kez tıklattı. Saniyeler sonra David bizi karşıladı.Yüzünde yine aynı samimi gülümseme vardı. David ,Hırsız'ın en yakın arkadaşıydı. Kapının açılmasıyla yüzüme çarpan yemek kokusunu hissedebilmek için gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURTS LİKE HELL
Misteri / ThrillerHep aynı şekilde işlenen cinayet... Tek kanıtsa her cinayet mekanındaki boş bir çikolatalı süt kutusu. "İntikam benim için soğuk yenen bir yemek değildir. Keyifle içilen çikolatalı bir süttür." "Ben bir katil olmak için fazla kötüyüm."