03.09.2010
Bu bölüm dinleme cihazı bulunmadan önceki günün perde arkası. Umarım tarihler ve geriye dönüşler kafanızı karıştırmıyordur. İyi okumalar.
Robert
İlk tanıştığımız yere tekrar gelmiştim. Bir daha buraya gelmeyeceğimden çok emindim. Hatta June'la buluşma ihtimaline bile imkansız gözüyle bakıyordum. Ama şimdi buradaydım. O'nu bekliyordum.
Denizin hırçın dalgalarının sesine tekrar kaptırmışken kendimi bir o kadar sinirli ayak sesleri duydum arkamda. Arkasından da aynı şekilde sinirli bir ses tonu... Sesin kaynağına bakmak için arkama döndüğümde June'un sinirli ve biraz da korkmuş ifadesiyle karşılaştım. Beni görünce telefonu her kimle konuşuyorsa yüzüne kapattı. Herhalde ilk kendinin geleceğini düşünüyordu.
Hiçbir şey söylemeden yanıma asabi bir şekilde oturdu ve bir bacağını istemsiz bir şekilde sallıyordu.
"Bir sorun mu var?"
Elindeki telefonu sinirle yanına bıraktı ve bana döndü.
"Sorun az kalır. Büyük bir problem var."
Saçlarını her gergin olduğunda yaptığı gibi parmaklarının arasından geçirdi ve hızlı bir şekilde derin bir nefes alıp verdi.
"Victor..."
Victor... Bu ismi ne zaman duysam tüylerim diken diken olur. Andrew'in de... Andrew'in tek korktuğu ve çekindiği düşmanı Victor'du. Hatta benim June'dan ayrılma sebebim de Andrew ve Victor'un bitmek bilmez düşmanlığıydı. Victor, June'un üvey babası olunca ondan ayrılmamam Andrew'e ihanet olurdu. Buna intiharım da denebilir pek tabi...
"Son günlerde beni aramaya başladı. Her geçen gün sıklaştırıyor hatta bunu. Ben oradan kaçtım Robert. Normal bir hayat sürmek için... Şimdi bir daha oraya dönemem. En çok da yurda kadar gelmesinden korkuyorum."
Hikayesini kendi kulaklarıyla bir daha duyunca daha yıkıcı hale gelmiş olmalı ki onun için karamsar bir şekilde yüzünü ellerinin arasın gömdü ve bir süre öyle kaldı.
Her şey sanki tıkırındaymış gibi (!) bir de Victor sorunu çıkmıştı şimdi de. Gölge'yle karanlık bir oyunun içindeydik. Kim fare kim kedi bilmiyorduk. Her an birimiz avcı birimiz av olabilirdik. Şimdi de oyuna yeni kişiler katılmıştı. Aman ne hoş!
Victor konusunda çok da ağzımı açmak istemiyordum. Ama onun için endişeliydim. Ve... Belki bu çok kötü bir düşüneydi ama Allison'la aramdaki tek bağ oydu. Eğer ona bir şey olursa o bağ da kopacaktı. Bir an onu kullandığımı düşündüm. Düşündüm... Evet. Gerçek şu ki aslında onu kullanıyordum bir nevi.
"Yurttan pek ayrılmamaya dikkat et ve en küçük bir yanlışlık sezersen beni anında ara."
June, sinirin verdiği gülümsemeyle bana döndü.
"Robert, herhangi birinden bahsetmiyoruz. Victor bu... Victor. Fare deliğine bile girer. Bizim aldığımız 'basit önlemler' onu eğlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz."
June sözünü bitirir bitirmez cebimde kısa süreli titreşen telefonu çıkardım. Mesaj Andrew'dendi.
"Robert, gel senle iki çift laf edelim. Uzun süredir karşılıklı kahve içmiyorduk."
Mesajı okuyup aynı zamanda içimden söylenirken bir mesaj daha geldi Andrew'den.
"HEMEN!"
Derin bir iç çekip June'a döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURTS LİKE HELL
Mystery / ThrillerHep aynı şekilde işlenen cinayet... Tek kanıtsa her cinayet mekanındaki boş bir çikolatalı süt kutusu. "İntikam benim için soğuk yenen bir yemek değildir. Keyifle içilen çikolatalı bir süttür." "Ben bir katil olmak için fazla kötüyüm."