Yatağımın üstünde bir bacağım durmadan titreyerek gelecek telefonu bekliyordum. Telefon sessizde olmamasına rağmen kapandığı anda tekrar açıyordum. Pencereden karanlığın yavaşça bastırmasını izlerken elimdeki telefonun titreşmesiyle yerimden sıçradım. Tabi benimle beraber Bella da.
"Efendim."
"Yine aynı yer. Bekliyorum." Ve telefon yüzüme kapandı. Birkaç saniyeliğine bir telefona bir Bella'ya baktım.Üzerime hızlıca ceketimi geçirdim.
"Bella beni bu günlük idare et." Bella'nın tamam anlamında başını sallamasıyla hemen harekete geçtim ve kendimi parkta buldum. Turuncu sokak lambaları yarı karanlık sokağı aydınlatıyordu.
Aynı bankta oturuyordu, bu sefer o önce gelmişti. Elinde kırmızı bir kutuyla boş parkta bekliyordu.
"Selam."
"Selam."
Uzun süre birbirimize baktık. Kimin konuşması gerektiğini kestiremiyorduk. Kafasında söyleyeceği şeyleri planlıyormuş gibi görünüyordu.
"Peki,planımızı anlatıyorum. "
Dinleyen gözlerle ona baktım.
"Öyle bir girmemiz gerekiyor ki salona bir şey olduğunda en son şüphelenecekleri kişi biz olalım. Bu kutuda giymen gerekenler var."
Cebini biraz karıştırdı. Ön ceplerinden bir şey çıkmayınca sabırsızlıkla diğer ceplerini de yokladı. Bir kağıt çıkardı. Her ne kadar küçük görünse de açtıkça daha da büyüyordu.
"Bu otelin krokisi."
Eliyle bir yer bulmaya çalışıyordu. Parmakları nazikçe kağıdın üstünde gezinirken birden durdu.
"İşte burası da belgenin ve paraların saklandığı oda. En üst katta ve çok iyi korunuyor. Başında bekleyen birkaç adam var. Ama çok dikkatli davranmalıyız. Onun adamları bir temizlikçi de olabilir, yalandan şakalaşacağın zengin tipler de..."
Dinlediğimi belli etmek için arada başımı sallıyordum.
"Ve en önemli maddeye geldik. Zorda kaldığında ya gülümse ya da tuvalete git. İkisi hayat kurtarır."
"Peki ne zaman gidiyoruz.?"
"Durmamız hata. Geç bile kaldık."
Saatine son bir kez baktı ve hızlıca yürümeye başladı. Arkasından yetişmek için koşmam gerekti. Siyah üstüne ismimi yazabileceğim kadar kirli bir arabanın önüne geldik.
"Nerede giyineceğim?"
"Orada bir yer buluruz."
Birkaç saniyelik sessizlik aniden bozuldu.
"Ah bu arada. Ayağının altındaki bez çantada ihtiyacın olacağını düşündüğüm birkaç parça var. Yanına alsan iyi olur.Küçük şeyler zaten."
Ayağımın altında kalan-yanlışlıkla ezmiş olduğum-çantayı kaldırdım. Göründüğünden daha ağırdı. İçinde birkaç göz yaşartıcı sprey,elektro şok cihazı vardı. Ben çantadakilere göz atarken büyük bir binanın önünde durduk.
Valenin gelip arabayı almasıyla Hırsız'ın değişimi bir oldu. Aniden kibarlaşması beni de şaşırtmıştı.
"Sen ne ara bu kadar kibarlaştın?"
"Buna ortama ayak uydurmak deniyor. Sen de denesen iyi olur yoksa planımız daha başlamadan biter."
İçeri girmemizle aydınlatma gözlerimi aldı. Ülkenin elektrik tüketiminin yarısını bura karşılıyordu herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURTS LİKE HELL
Mystery / ThrillerHep aynı şekilde işlenen cinayet... Tek kanıtsa her cinayet mekanındaki boş bir çikolatalı süt kutusu. "İntikam benim için soğuk yenen bir yemek değildir. Keyifle içilen çikolatalı bir süttür." "Ben bir katil olmak için fazla kötüyüm."