Arkamızdan gelen Andrew'in adamlarından kaçmak için yurdun arkasındaki bir sokağa girdik. Sessiz ve karanlıktı... Kalbimin atışlarını o kadar net duyuyordum ki bir an Hırsız'ın da duyduğunu düşündüm. Sabırsızlık giderek beni ele geçiriyordu. Kısa bir bakışla Hırsız'a baktım ama o da karanlıktan fazla görünmüyordu.Yavaşça başımı kaldırdım ve boş sokağa baktım. Önümdeki yolun boş olduğunu görünce aynadan arkadaki yola da baktım. Hala sessiz ve karanlıktı...
"Hırsız?"
Fısıltıdan çıkan sesimi ben bile zor duydum. Ama tam tersine Hırsız daha yüksek bir tonla konuştu. Ani çıkan sesle yerimden az da olsa sıçradım. Hırsız'dan küçük bir kahkaha çıktı.
"Neden fısıldıyorsun?"
Yüzümdeki sırıtmaya engel olamadım.
"Kendimi kaptırmışım."
"Bence de. O yüzden maceramız burada son bulmuştur. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz."
Bedenime hakim olmaya başlayan uykuyla başımı salladım. Araba yurdumun önünde doğru hareket etmeye başladı. Birkaç dakika sonra da önündeydik.
"Bugün için teşekkür ederim."
Arabanın içinde yanan ışıkla Hırsız'ın yüzü artık daha belirgindi. Karşılık olarak gülümsemekle yetindim.
O kadar uykum vardı ki bıraksalar saniyeler içinde orada sızabilirdim.Yavaşça kapıyı açtım ve saniyeler sonra kavuşacağım yatağımı hayal ettim.
"Bence bunları almalısın."
Eliyle gösterdiği tarafa yarı açık gözümle baktım. Bir çift ayakkabı duruyordu.Birkaç saniyeliğine koşarken ayakkabıları çıkardığım aklıma geldi.
"Bence de."
Ayakkabıları alıp tam kapıyı kapatacakken Hırsız yine seslendi. Ama bu sefer çok yumuşaktı ses tonu. Özür diler gibi...
"O küpeyi bulacağım. Merak etme."
Elim ister istemez küpenin olması gereken yere gitti.
"Teşekkür ederim. İyi geceler."
"İyi geceler."
Kapıyı kapatıp karşı kaldırıma geçtim. Hırsız'ın sokaktan dönüp gitmesini izledikten sonra elimdeki ayakkabılara baktım. Üşengeçliğimin kazanmasına izin verip yalın ayaklarla bahçede ilerledim. Bekçi neyse ki uyuyordu. Ayağımdan ara ara gelen sızlamazlarla yüzüm arada bir buruşsa da çok da umursamıyordum.Zaten koşarken yaraladığım ayaklarıma batan her küçük taş ayaklarımda küçük kırmızı birikintileri oluşturuyordu.
Soğuk beton merdivenleri yavaşça çıktım. Odanın kapısını da yine aynı yavaşlıkla açtım. Birilerinin uyanıp beni bu halde görmesini hiç istemezdim.
Üstümü değiştirmek için dolaba yöneldiğimde ranzamın üstünde bir hareketlilik oldu ve aniden gözüm ışıklara maruz kaldı. Elimi gözlerime siper ettim. Bella'nın kızgın ve meraklı yüzünü görebiliyordum.
"Bella çek şu ışığı gözümden. Kör olacağım şimdi."
Bella elindeki feneri üzerimde gezdirdi.
"Bu kıyafetler falan nereden çıktı?Hepsini anlatacaksın."
Bella'dan yüksek tonda çıkan sesle birkaç yatakta hareketlenme oldu. İkimizde aniden sustuk ve bunun geçmesini bekledik.
"Yarın her şeyi detaylı anlatacağım Bella ama şu an tek ihtiyacım olan şey uyku."
Üstümü saniyeler içinde değiştirdim. Bella'nın gönülsüz homurtularını duyabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURTS LİKE HELL
Gizem / GerilimHep aynı şekilde işlenen cinayet... Tek kanıtsa her cinayet mekanındaki boş bir çikolatalı süt kutusu. "İntikam benim için soğuk yenen bir yemek değildir. Keyifle içilen çikolatalı bir süttür." "Ben bir katil olmak için fazla kötüyüm."