18. Bölüm: Sonsuzluk bile kısa...

158 11 1
                                    

Ecrin'den...

" Ver şu parfümü Aslı! Hepinizi doğrayacağım gelince."Hiddetle ve nefessiz kalarak söylediğim kelimeler boğaazımı yaksada aldırmadım.Göğsüm hızla inip kalkarken saate baktım.Ufak bir çığlık dudaklarımdan döküldü.

" Sizi pislikler,saat gelmiş geç kalıyorum."

Sıkamadığım parfümü boşverip yatağın üstünden çantamı alıp hızla odadan çıktım.Aceleci adımlarla merdivenleri indim.Tam kapıdan çıkacakken abimin sesini duydum.

" Nereye bakalım,prenses? "

" Abii bi arkadaşla buluşacağımda."

" Söyle o arkadaşına bir hafta içinde kendisiyle tanışmak istiyorum.1 aydır hergün buluştuğun bu gizemli arkadaşını cidden merak ettim."

" Tamam söylerim."

Yanaklarına birer tane öpücük kondurduktan sonra dışarı çıktım.Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim.Adam adres için beklerken telaşla telefondan Kaan'ın mesaj olarak attığı adresi bulup gösterdim.Adam önüne döndüğünde telefonu çantama yerleştirdim.

Bugün Kaan'la birinci ayı doldurdurmuştuk.Bunu kutlamak için yemeğe gidiyorduk.Evet,o günün üzerinden bir ay geçmişti.Elif, bu sefer doktoru dinlemiş ve bir hafta yataktan çıkmamıştı.İyi yanı ise şuydu ki o bir hafta boyunca Ateş onu yalnız bırakmamıştı.O çocuk ilk defa Elif'i mutlu edecek bir şey yapmıştı.Ve Elif iyileştiğinde şu anı tazelememi her ne haltsa yapmaya devam ettiler.

Diğer kızlarda gelişme bir tek Aslı'da vardı.Atakan'la yaptıkları meyvelerini vermeye başlamıştı.Elif'in ilk defa bir planı düzgün gidiyordu.Furkan Aslı'yı bir kaç kere Atakan'dan uzaklaşması için uyarmıştı.Aslı ise bu durumlarda Dediğimizi yapıp ' Sanane,seni ilgilendirmez.' demişti.

Tabii bu olanlarda Atakan,Furkan'dan dayak da yemişti.Ama Atakan yine de sesini çıkarmayıp devam etmişti.Her ne kadar Aslı'ya sadece arkadaşız diyor olsa da hala Aslı'yı sevdiğini biliyordum.Ama bizim biricik saf Aslı'mız Atakan'ın onu hala sevdiğini farkedemiyor,onun yerine arkadaş olduklarını sanıyordu.

Gelelim Tuğba'ya.Küçük kızımız bize o hafta cuma günü,Can'ın dediklerini anlattı.Fakat Can'ın dediklerine bizde hiçbir anlam veremedik.Cidden, ' ikinci görüşte aşk ' ne demekti.Barda değilde okulda görünce mi aşık olmuştu.Ama o zaman neden resmini önceden çizmişti.Ki zaten Küçük kız bunu Can'a sormuştu.Boşu boşuna kendimizi yiyip bitirmeyelim diye.Ama Can'ın tek söylediği şey ' Benim sana ne dediğimi anlayana kadar senden uzak duracağım.Anladığın gün,beni bul." olmuş ve çocuk arkasını dönüp,çekip gitmiş.Bahtsız arkadaşım o günden beri kafayı yiyor.

Ve bugün Tuğba hariç-o günden beri kendini eve kapattı,sadece okula gidip geliyor ve bir aydır Can'ın ne dediğini anlamaya çalışıyor.-Kızlar yani Aslı ve Elif beni uyuz ettiler.Geç kalmam için uğraşıyor beni kızdırıyorlardı.

Taksi durduğunda düşüncelerim kuş misali kanat çırpıp uçup gittiler.Çantamdaki cüzdanımdan para çıkarıp verdim.Taksiden inip kıyafetimi düzelttim.Açık mavi tatlı elbisemle çok şirin görünüyor olmalıydım.Ortama da uygundu.Çünkü geldiğimiz yer filmlerdekinin aksine şık bir restoran değil tatlı bir cafeydi.Beyaz el çantamı kibar bir şekilde kavrayıp cafeye girdim.

Her yer bomboştu.Etraf karanlıktı.

Yanlış yere mi gelmiştim acaba.Çıkmak için arkamı döndüm.Kapıya doğru ilerlerken bir el bileğimi tuttu.Nefesimin kesildiğini hissettim.Eğer bu kişi Kaan değilse ben de ne olayım.Bileğimi tutan elin hafif zorlamasıyla arkamı döndüm.Kaan'ın mavilikleri bana ışıl ışıl hoşgeldin diyordu.Bu karanlıkta bir ışık gibi parlayan gözlerine hayranlıkla baktım.Nedense benim gözlerimden daha güzel gözleri vardı.

" Nereye gidiyorsun mavi? Daha yemek yiyeceğiz."

Ses tonu beni büyülerken ne beynim ne dediğini hala anlayamamıştı.Bu çocuğun yanında resmen salaklaşıyordum.Beynim nihayet ne dediğini kavradığında kafamı sallayıp onunla beraber merdivenleri çıkmaya başladım.İkinci katı gördüğümde az kalsın gözlerim yuvarlarından fırlayacaktı.Çünkü masaya kadar gül yapraklarından ve mavi mumlardan bir yol vardı.Ve yol boyunca Kaan'ın eli belimde yürüdük.

Sandalyemi görmemle gözlerim muhtemelen küçük bir çocuk sevinciyle ışıldadı.

Çünkü sandalyemin arka kısmına bağlanmış mavi balonlar havada duruyordu.Kaan sandalyemi çektiğinde güzelce oturdum.Bu gece çok güzel geçecekti.

Kaan karşıma oturduğunda onu süzdüm.Siyah takım elbisesi cidden üstüne tam oturmuştu ve bu yutkunmamı engelliyordu.Onu bizin evin olmayan bodrum katına kapatıp saklayasım geliyordu.Yada alnının ortasına kocaman ' Ecrin'in' yazmak istiyordum.Şu halini gören bir kız ona hayır diyemezdi.Ona bakmaya devam ederken gözûme mavi papyonu takıldı.Çok tatlı ve uyumlu olmuştuk.Çantamı masaya ,mavi masa örtüsünün üstüne bıraktım.Her şey ama her şey maviydi.

" Her şey neden mavi? "

Dedim masum bir saflıkla.Her yerde mavi vardı.

" Çünkü "

dedi Kaan gözlerini gözlerimden ayırmadan

" Her aşkın bir rengi vardır.Bu renk çoğunlukla kırmızıdır.Kırmızı tutkudur.Tutku bittiğinde aşkta biter.Fakat mavi sonsuzdur.O asla bitmez,yok olmaz.Bu yüzden bizim aşkımızın rengi mavi."

Diye bitirdiğinde gülümsedim.Sonsuzluk.Her. ilişkide vaat edilen fakat asla anlamı kadar sürmeyen bir kavram.Sonsuzluk bana hep çok uzun gelirdi.Seni sonsuza kadar seveceğim derdi sevgililer birbirine.Düşünürdüm.Ya sıkılırsa diye.Sonsuzluk uzundu.Çok uzun.Fakat ilk defa bugün bana sonsuzluk bile kısa geliyordu,onunla olmak için.Sonsuzluk bile,yetemiyordu bana.Bugün keşke dünyanın tüm zamanları benim olsa.Yada zaman tam şuan dursa.Hiç geçmese.Keşke hep gözlerim Kaan'ın gözlerinde böylece sonsuza kadar dursak.

" Sonsuza dek"

dedi Kaan gülümseyerek.Ah,sanırım ölüyorum.Hey,kalbim.Dur durduğun yerde,dışarıda ne işin var senin?

Kaan'ın maviliklerinde kaybolurken fısıldadım.

" Sonsuzluk bile kısa Kaan,sonsuzluk bile kısa bizim için." ........

Gerçek DostlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin