6. Sessizliğe Saklanan Aşklar

760 61 24
                                    

Üzüntülerimi onunla bir uçurtmanın ucuna bağlamış, özgürlüğe yükselmesi için sıkı sıkıya tutmuştum. O ise benim sıkı sıkıya ipin ucunu kavradığım elimi tutmuş, güven vermişti. Ama şimdi...

Elimi bırakmış, boşluğa düşen elimden uçurtmanın ucunun kayıvermesine neden olmuştu. Hissettiklerim, kazandığı üç-beş kuruş harçlığını biriktirip binbir güçlükle aldığı uçurtmasının gözden kayboluşunu izleyen bir çocuk gibiydi. Hüzünlü, dolu dolu...

Kendi hayatımın başrolü olmasam da Umut'u umut etmiştim ben. Onun yanına yaklaşmasına izin verdiği tek kişi olduğum gerçeğini düşünmüş, gülümseyerek uykuya dalmıştım. Ben Umut'la dalmıştım hayallere, o ise arkasında bıraktığı hayaliyle düşlerini kurmuştu zihninde. Ben hayatımı onun umuduyla doldurmuştum, o ezgilerini başka bir kadına ait kılmıştı.

Ama her şeye rağmen... Onun kısacık ömürlü kalbi beni yaşatmaya devam etmişti.

İki aya yakındı beraber geçirdiğimiz anlar. Öyle ki o kadar yakındık ki birbirimize daha da fazlasını yaşamış gibiydik. Birbirimize yakın değildi acılarımız ama birbirimize iyi geliyorduk. En azından birbirimiz için kendimiz bir fırsat oluyorduk. Ben öyleydim. O da öyleydi. Biz farklıydık. Davranışlarından da belli değil miydi zaten? Gün geçtikçe ona karşı duygularım daha da harmanlanıyordu. Yasak elma hiç bu kadar masum gelmemişti göze.

Hayatıma umut olan adam... Git gide umudumdan daha fazla bir yer kaplıyordu bende.

Dün kendimce Umut ile bir oyuna kalkışmış sonunda sobelenmiştim. Aklım sobelenişimde değildi. Umut'un dedikleri kalbimi sıkıştırmıştı. Öyle bir sıkıştırmıştı ki ağrısı hâlâ devam ediyordu. Bir insan bu kadar masum olabilir miydi ki? Sevdikleri mezarına geldiğinde mezarını ilgilenmemiş gördüklerinde kimsesiz olduğunu düşünüp üzülmesinler diyen biri bu dünya da kaç defa olabilirdi?

Ya mezarlıktan çıkarken söyledikleri... Onlarsa beni değerli hissettirmiş duygu karmaşası yaşamama neden olmuştu. Son dedikleri... Onun için değerli olduğumun mu göstergesiydi?
Yoksa yine Umut'un dediği gibi, hayalperestliğim mi oyun oynuyordu bana? Her ne olursa olsun... Kendimi de kandırsam, çocukça bir hayal de kurmuş olsam... Umut'un bana değer verdiğini hissetmek... Her şeye değerdi.

Mezarlıktan geri geleli iki saati geçmişti. Umut hâlâ ortalıklarda görünmüyordu. Dalgın bir şekilde bulaşıkları yıkarken kapının kilit sesini duyduğumda ellerimi havluya silip kapıya döndüm. Kapı için uğraşıyor ama türlü açamıyordu Umut. İlerleyip kapıyı açtım. Açar açmaz Umut'un üzerime yığılması bir olmuştu. Ne olduğunu anlayamadığım için ilk başta afallasam da Umut'u ayakta tutmayı başarmıştım. Bana kafasını çevirip güldüğünde gelen içki kokusu yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Neden böyle yapıyordu ki? Neden ölmekten bu kadar korkarken ölümle ilgili tehlikeli adımlar atıyordu?

Onun kendi canını yakması, benim kalbimi paramparça ediyordu.

"Ağır mıyım?"

"Değilsin Umut."

Diliyle olumsuz anlamına gelen sesi çıkartıp kafasını iki yana salladı.

"Ağırım."

"Hayır. Bak taşıyabiliyorum seni."

"Bu ağırlık yapıyor. Ağırım." deyip alnına dokundu. Göz devirip kolunun altında zar zor ilerleyip koltuğa oturttum. Tam kahve yapmaya gidecekken Umut bileğimden tutup koltuğa, yanına çekti beni. Ne olduğu anlamamış bir şekilde kalbim hızlı hızlı atarken öylece kalakalmıştım. Koltukta biraz daha aşağı kayıp kafasını omzuma koydu. Kalp atışlarım... Kulağına kadar ulaşıyor muydu acaba?

Sarhoşluğun verdiği hafif karmaşık ruh hâlinden mi, yoksa bu zamana kadar yaşına kat be kat ağır yüklerinden mi bilmiyorum ama ağlamaya başlamıştı. Öyle hıçkıra hıçkıra ağlamıyordu. Yüz ifadesi donuk bir şekilde boşluğa bakıyor, yalnız içindeki hüznü göz yaşları dile getiriyordu. Sanki ağlamak istemiyor da gözleri ihanet ediyor gibiydi ona.

Öylece koltukta otururken kaldırdığı başını tekrar omzuma yasladı. Acıyan gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Onun ise göz yaşları kucağımda ki elime düşüyor, âdeta orayı yakıyordu. Ve benim canım acıyor, kalbimde ki sızı şiddetleniyordu. "İnsanları kendimden soyutladım. Ölürken duyacağım tek ses kendi nefes alışverişlerim olacağını bile isteye uzaklaştırdım kendimi onlardan. Yanılmışım. Her şey burada bitiyor." İşaret parmağıyla şakağını gösterdi. Dinlemek istemedim o an. Kalkıp gitmek istedim. Yapamadım. "Herkesten kaçarken, bir kişiye tutuklu kaldım ben. Kendimden nefret ettim. 'Sen her zerrenle yok olup gidecekken bu hayattan onun umudunu nasıl beraberinde götüreceksin?' diye düşündüm. Düşündüm ama olmadı Hayat. Yemin ederim düşündüm. Her şeyi... En ince ayrıntısına kadar. Düşündüm. Ama olmadı. Ne aklımdan hayali silindi ne de kalbime hayatı fısıldayışı. Olmadı. Söz ama... Benim gözlerim onun mutluluğunu görmek için açık kalsa da sonumu yaşarken, onun gülüşü asılı kalacak yüzünde. Söz. Bu sır kelebek ömrümde daima kalbim ve aklım arasında kalacak. İkimiz içinde... Söz." Gözlerimi kalbime işlenen acıyla kapatıp yutkundum. Ne acı bir durumdu bu. Onun başkası için döktüğü göz yaşları benim elime damlıyor, oradan ise tıpkı hayallerim gibi boşluğa düşüyordu. Benim onun uğruna döktüğüm göz yaşlarımı saçlarına damlıyor, görünürden kayboluyor ama ıslaklığıyla izini belli ediyordu. Tıpkı onun hayalleri gibi.

"Seviyor musun?"

"Kelebek yarına aşık olur mu? Ya da balık martıya?

"Kalp bu... İmkansızlığa tutulmasıyla dolaşır dilden dile."

"Öyleyse evet. Seviyorum."

Ölümü Karanlığa Sakla (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin