~ Bakireğini yitirmiş denizin kırmızı yosunlarıMüzik: Sıla - Dertler derya olmuş
Ellerimin arasında kağıttakin bir uçak, kanadı umutların kırılışıyla kıvrılmış, gövdesi hayallerin kırıntısıyla taşlaşmış.... Ansızın parmaklarımın arasından süzülsün istiyorum ama saç kırıkları kadar kalbi kırılmış bir kadının, bu uçağın içinde olduğunu biliyorum.
Belki özgür kalsın diye bırakmak istiyorum ama uçağın taşlaşmış gövdesinden korkuyorum. O kalbi kırılmış kadını, denizin dibine batırmasından korkuyorum. Herkesin ait olduğu bir yer vardı.
Benimkisi gökyüzüydü.
Peki onun ki?
Onun ait olduğu yeryüzü mü yoksa gökyüzü müydü?
Bir buluttan süzülen yağmur tanesi gibi gözünden süzülen yaşa baktım. Morlanmış yaraları arasında süzülmeye başladı. Sonra denize karışır gibi boğazından aşağı benliğine karıştı. Turuncu saçları ülkesini temsil eden bayrak gibi uçuşuyordu.
Bir ülkeyi yıkmak için önce bayrağını indirmelisiniz...
Onun bayrağı hâlâ dalgalanmaya devam ediyordu.
Acılara rağmen ayakta kalmaktan vazgeçmiyordu.
İnce dudakları kıpırdadı. Belki de dudaklarından kelimeleri dökmeye çalışıyordu. "Ben..." diyerek başladı ama devamını getiremedi. Ona doğru döndüm. Benim konuşmak istediğimi anlamış olacak ki gözyaşlarıyla kırıklarını saklayan gözlerini bana çevirdi. Minik bir çocuk gibi burnunu çekti. Bu onu daha masum gösteriyordu. Onun denizi berraktı.
"Biliyor musun Deniz? Acının herkese göre farklı tanımı vardır. Bana göre tanımını duymak ister misin?"
Belki de dakikalar sonra sessizliği bozan cümleleri böyle beklemiyordu. Yüzündeki morlukların sebebini sormamı ya da ona üzüleceği şekilde bakmamı bekliyordu ama benim adım Bulut.
Bulut'un gezegeninde insanları üzecek bakışlara ve kelimelere yer yok.
Bulut'un kafasında denizin rengi mavi değil beyaz; ben ona baktığımda günahsızlığın anlamını görüyordum. Ona baktığımda gezegenimi görüyorum.
Kendi günahlarımı güzel gösteren tek aynaydı o...
"Nedir?" diye fısıltıyla sordu bir deniz meltemi rüzgarı gibi...
"Acı'nın esiri olursan, altına kalacağın bir kaya olur; Acı senin esirin olursa üzerinde yürüdüğün yol olur. Acı benim esirimdir ve biliyor musun Deniz? O yoldan tek ben geçebilirim. Benim acımın üzerinde kimsenin yürümesine izin vermem." Duraksadım. Belki de alacağım cevaptan korktum ama içimdeki cesaretin ucunu kaçırmıştım artık. Sormalıydım. "Peki sen?" dediğimde gözbebeklerinin titrekliği hafif bir deprem çalkantısı gibi düştü yeryüzüne. Durmadım. O depreme rağmen durmadım. "Sen acının esiri misin, yoksa sahibi mi?"
Yutkunuşun sesini işittim. Belli ki boğazına kurşun gibi dizilmişti küçük bir tükürük parçası. Gezegenimin bir parçasını yıktım belki de... Beynimde yarattığım o küçük Deniz'i kendinde boğdum.
"Ben..." diye başladı önce, daha sonra kafasını olumsuzca salladı. Sanki kafasında bir şeyleri tartamıyordu. Gözlerime baktı. Bir arzusu var gibiydi. "Birlikte şarkı söyleyelim mi Bulut?"
Kaşlarım anlamsızca kıvrılırken gözlerim kısıldı. "Şarkı mı?" diye sordum. Şu an konumuz bu değildi. Belki de anlatmak istemiyordu. Belki de yarattığım depremle kendisi başa çıkmak istiyordu. Kafasını olumlu anlamda salladı. Onun kararına uydum. "Ne söyleyeceğiz?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE BULUT YERYÜZÜNDE DENİZ
Aktuelle Literatur#wattys2018longlist# | TAMAMLANDI| Notalar duyguları yaşar, Duygular hayalleri... Şimdi iki insan düşün. Her notada aynı duyguları, her duyguda aynı hayalleri kuran... Ama bu iki insan arasındaki imkansızlıkta, tek imkan müzik notaları olsun... ...