Müzik: Sema Moritz - Hasret (Birkaç kez dinleyin)~Ölümler üzerine kurulmuş gezegenler
Bir mezarın başındayım. Etraf ılık ılık ölüm kokuyor. Her ölümden kopan kurumuş yapraklar, yaşayan ayaklara takılıp onların ayaklarına ölümü sindiriyordu. Ayağımın altındaki kurumuş yaprağı ezdim. Ölümü kendime sindiricesine...
Daha sonra hemen yanımdaki mezar taşına baktım.
'Güneş Kalender'
Bir ölümü getirdikten sonra iki ölümü beraberinde götüren kardeşim...
Sahi ne kadar olmuştu?
9 yıl, 108 ay, 6 saat...
Tam bugün onu odamda ölü bulmuştum...
Sanki hiç ölmemiş gibi gözleri yukarı bakıyordu. Küçükken gökyüzüne baktığımızda bana güneşi gösterip, "işte o benim," der ve daha sonra en büyük bulutu gösterip, "işte o da sensin," derdi. Kabullenmezdim. Gösterdiği bulut güneşten daha büyük görünüyordu ama o benim ağabeyimdi. Ağabeyler her zaman kardeşlerinden büyük olmalıydı.
Nereden bilebilirdim ki beni bırakıp gittiğinde büyüyeceğimi?
Onu o gün odada öylece tavana bakarken bulduğumda güneşin tepede olmasını ve kendini izliyor olmasını dilerdim.
O öldüğünde geceydi...
Güneş her anlamda sönmüştü o gün.
Onu kollarımın arasında sarsarken, "Bak hâlâ oradasın!" diyebileceğim bir Güneş yoktu.
Elimdeki yaşama dair kanıt izlerini birer birer kaybetmeye başladım.
Tenine dokunduğumda üşüyen ellerimi sıcak bilmek istedim. "Bak hâlâ sıcaksın." deyip onu kendine getirmeye çalışamadım. Belki de kendine gelmesi gereken benken, bildiğim gerçekleri benliğime sakladım.
Moraran dudaklarına dokundum. "Eğer bir papatya yetiştirsem bu mor olurdu," derdi. Mor rengi çok severdi. Resim çizerdik, evin bahçesine mor papatyalar dikerdi.
Ağabeyim ölürken dudaklarına papatyalar dikmişti...
O papatyaları sulamak, onlara hayat vermek istedim.
Belki papatyalar yaşarsa o da yaşar diye düşündüm.
Sonra ne anladım biliyor musunuz?
Dudaklarına ölümden beslenen papatyalar dikmişti...
Onları oradan çekip koparmak istedim. Ağabeyimin ölümünden beslenmeleri, ağabeyimi daha çok öldürür gibi gelmişti. Elimle dudaklarını sildim. Sanki kendi ellerimden hayat bulaştırmak ister gibi...
Arkamda bir çığlık duyuyordum. Sonra ağlayış sesleri... Bir tür pes edişti bana göre. Annem ve babamın onun ölmesini bu kadar çabuk kabullenmelerine katlanamadım.
Kulaklarımı kapattım. Onların acı nidalarını duymak dahi istemiyordum.
Bu kadar basit değildi.
Bu kadar basit olmamalıydı...
Bağırdım.
"O ölmedi!"
Kimse inanmadı.
O an istediğim tek şey bir gezegenim olsaydı da ağabeyimi oraya saklasaydım, düşüncesiydi.
Kim bilir, belki de Bulut'un gezegeni o gün kurulmaya başlamıştı...
Birileri beni çekiştirmeye çalışıyordu, izin vermiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE BULUT YERYÜZÜNDE DENİZ
General Fiction#wattys2018longlist# | TAMAMLANDI| Notalar duyguları yaşar, Duygular hayalleri... Şimdi iki insan düşün. Her notada aynı duyguları, her duyguda aynı hayalleri kuran... Ama bu iki insan arasındaki imkansızlıkta, tek imkan müzik notaları olsun... ...