~ İhanetin avucuna düşmüş kimsesiz
Müzik: No Clear Mind - Dream Is Destiny
Kırılan ruhu izah etmeye kırk kelime yetmiyordu. Dil sessiz kaldıkça acılar bir köşede hakkını beklemekten başka bir işe yaramıyordu. Sanki içimdeki karanlığı aydınlatan el fenerinin son pili can çekişmeye başlamış ve kesik kesik sönüp açılıyordu.
Gökyüzü karanlığa gömülüyordu, içimdeki karanlık gibi...
Ben ise penceremden tam olarak gökyüzünü terk eden son buluta bakıyordum. Bana benziyordu sanki biraz. Yalnız ve arkada kalmış...
"Bulut Bey, ilaç vaktiniz geldi."
Odaya yine o kadın gelmişti. Beni her gün uyuşturarak içimdeki karanlığa daha çok girmeme sebep oluyordu. Ondan kaçamıyordum. Buna yeltendiğimde zorla içiriyorlardı. Haftalar önce hapsolduğum karanlık sanki artık içimdeydi. Kötü yanı şu ki, karanlığı içimde yaşarken bir hayale saklanamıyordum eskisi gibi. Hayal kahvehanesi kapanmış ve kapısına zincir vurulmuştu sanki. Kahvehanenin penceresinden içeri bakıyordum, belki Deniz'e dair bir hayal görürüm umuduyla. Fakat içerisini karanlıktı. Sanki her karanlıktan bir nebze nasibimi almış, bende bir karanlık olmuştum.
"Gelen oldu mu?" diye sordum birazdan beni uyuşturup iradesiz bir adama çevirecek olan bu kadına. Tam karşıma geldi ve oturdu. Yine gülümsüyordu. Karşıdakine etkisi olmayan bir duyguyu zorla vermeye çalışmasını anlayamıyordum.
"Çağrı Bey her gün geliyor. Siz kimi bekliyorsunuz?"
Gözlerim pencereden dışarı daldı. Belki de bulunduğum hastanenin penceresinden bir deniz görsem onu daha az özlerdim. "Uçsuz bucaksız birisini," dedim dalgınlığın esirinden kurtulamazken. Bir şarkı yapmak istiyordum. İçinde biraz ondan olsun. Mesala turuncu saçlarının güzel kokusu olsun, yıldız gibi parlayan çilleri melodisi olsun, her daim güzel bakan gözleri sözleri olsun...
Bir şarkı yapayım. İçinde sadece o olsun.
Gitarın tellerine vurdukça içimdeki özlem kurusun.
"Ona nasıl ulaşacağımı söylerseniz belki sizin için onu çağırabilirim," demişti karşımdaki kadın. Ona baktım. Bana kötülük yaptığını inandığım kadın şimdi iyilik mi yapmak istiyordu?
Neden?
Bu bir vicdan muhasebesi miydi?
Kendi kendime omuz silktim. Beni ilgilendirmezdi ama karşımdaki kadın madem vicdanını rahatlatmak istiyordu, bunu yapmasına izin verebilirdim.
"Bunu gerçekten yapar mısın?"
Gülümsedi. Bana göre samimi değildi. Zaten en çok Deniz güzel gülümserdi. "Yaparım," dediğinde derin bir nefes vermiş ve Deniz'in okulunun adresini ona vermiştim. Kadın bana ilaçlarımı uzattığında aslında bunun karşılıklı bir iş birliği olduğunu hissetmiştim. Sorun değildi. Deniz için o ilaçları binlerce kez içebilirdim. İlaçları içip yatağıma geçtim. Beni çeken karanlık gözlerimi kapattığım anda galip gelmişti...
***
Zaman geçiyordu. Uykusuzluk heyecanımın üzerine bırakılan bir örtü misali üzerime düşmüştü. Örtüye öyle sıkı sarılmıştım ki üşümek terimi artık benim için yoktu.
Gün doğuyordu.
Gökyüzü kızıl kanı göğüsünde toplamış göğsünden yaralanmış bir asker gibi ayakta durmaya çalışıyor, binlerce kurşun yese de savaşıp ayağa kalmaya devam ediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE BULUT YERYÜZÜNDE DENİZ
Aktuelle Literatur#wattys2018longlist# | TAMAMLANDI| Notalar duyguları yaşar, Duygular hayalleri... Şimdi iki insan düşün. Her notada aynı duyguları, her duyguda aynı hayalleri kuran... Ama bu iki insan arasındaki imkansızlıkta, tek imkan müzik notaları olsun... ...