MHRMH | 20

528 161 28
                                    

20.BÖLÜM

Şarkı: Sezen Aksu - Tükeneceğiz

Yayınlanma Tarihi. 23. 08. 2018.

İYİ OKUMALAR.

Soğuk havanın etkisiyle nefesimi dışarı verirken boğazımdan çıkan nefes, havaya beyaz hava olarak geri döndü. Nefesimden çıkan beyazlık etrafa yayıldıkça yayıldı ve toz bulutu olarak kayboldu. O gün akşam saatlerinde yaşadığımız gerginlikten dolayı kahvaltıda kimse konuşmamıştı. Tek bir kelime bile edilmemişken polislerden gelecek haberleri bekliyorduk hep beraber. Bir tek yaşanan  şey o günün sabah saatleri ağabeylerinin Kevser'i uyandırma çabalarıydı. Odadan bile çıkmak istemediğini söylediği an devreye ağabeyleri girdi. Mutfağa giriş şekilleri gözümün önünden gitmezken tekrar gözlerimde canlandı. Furkan bir ayağından, Çağlar bir ayağından, Batuhan kafasını tutarak getirmişlerdi sofraya. Allah'tan Adnan amca ve Emir yoktu. Biz bizeydik. Benim bu alışılmışlığımdan sonrası baya biz olmuştuk. Önceden kaldığım odaya bile odam diyemezken şimdi biz bizeydik diyorum ki bu oldukça garip geliyordu bana. Saçlarımın uçları önüme gelince geriye attım. Kahvemin son yudumunu da aldıktan sonra mutfağa geçip yıkadığımda kapının zili çaldı. Mutfaktan çıkıp aynada kendimi düzeltip kapıyı açtım. Mahperi abla ayakkabısını kenara koyarken sürekli dışarı gidip geldiği için merak uyandırıyordu bende. Vardı bir şeyler onda. Kapıyı geri kapatırken üzerinde ki atkıyı astı,

"Havalar git gide soğuyor. Bu evde soba olduğuna şükredin. Erkekler yakacak geti-" koridordan gelenleri görünce omuzlarından yakaladı. "İyi insan lafın üzerine gelirmiş. Gelin bakayım."kaşları çatılmış iki erkeği alıp götürürken onların suratı asıkken Mahperi Abla gülüyordu. Furkan ve Emir'i kapının dışına çıkardığı andan sonrasını görmedim. İçeriye geçip ikinci kahvenin suyunu koyarken ısısını arttırmaya özen göstermekten hafif kalmadım bu sefer.

Havalar git gide soğuyordu  videonun üzerinden 1 hafta geçmişti. Hangi ayda olduğumuzdan bile bir haber yaşıyordum. Büyük ihtimal Aralık ayındaydık. Zaman nasıl geçiyordu anlamıyorum ama baya hızlı geçiyordu. Etrafta kar olması gerekirken hala yağmur vardı. Kar yağmasın istemiyordum karlı havaları sevmezdim. Odanın kapısını açıp prizden şarj aletimi çektiğim sırada kahvenin kokusu odaya dağıldı. Fındıklı kahve çok iyi geliyordu bana. Çok bir şey olmuyordu artık ne diye geldik buralara onu bile tam olarak algılayamıyordum bazen. Aklıma çok fazla kafa karıştırıcı şey geliyordu. Mihrimah abla uzun zamandır yoktu. Ünlü bir ailenin annesini kaçıran kişi baya yürek yemiş olmalıydı çünkü er geç bulunacaktı. Diri ya da ölü. Kaçıran kişi mutlaka yakayı ele verecekti. Zaman geçmek bilmezken telefonumda ki sosyal medyalarda gezmeye başladım. Her şey yine aynıydı, herkes yine bir şeylerle uğraşıyordu. Geziyorlar, yiyorlar içiyorlardı. Kimsenin hayatında bir farklılık yoktu. Ya da yansıtmıyorlardı. Zaten insanların hepsi hiçbir şey olmamış gibi davranmaz mıydı? Odanın kapısı açılınca bağdaş kurduğum bacaklarımı sarkıttım. Çağlar kafasının yarısı gözükecek kadar gözüküyordu. 

"Girebilir miyim?" kafamı olumlu anlamda sallarken, içeriye girip kapıyı kapattı. Birkaç dakikadır sessizce otururken aynı anda kafamızı kaldırıp birbirimize baktık. "Bir şey mi oldu?" suratımı buruşturdum bu esnada, "Yo, hayır. Ben şey için geldim." dudaklarını ısırınca konunun ciddi olduğunu anladım. Çamoğlu ailesiyle kaldığımdan beri, hepsinin farklı özelliklerini kafamda not edebildim. Çünkü hepsinin o kadar farklı, hoş değişik karakterleri vardı ki. "Seni diliyorum." sıkılmış gibi yaparak gözlerimi ona diktim. "Esin bir haftadır, bir şeyler var sende. Merak ettim sormak istedim." aklıma gelen haberle gözlerimin içine yalanlarla dolu bir gülüş sergiledim. "Her zamanki halim. Bir şey olduğu yok." ayaklarımı sıktım, parmak uçlarımı sıktım, nefesimi tuttum. "O yüzden mi parmaklarını sıkıyorsun," gözlerimin içine bakarak sormuştu bunu. "Çağlar yok bir şeyim, gerçekten." "Bak Esin, geldiğinden beri değişiksin zaten," ters ters bakıp gözlerini devirdi. "Yok bir şey dedik ya, olsa da," sözümü kesti, "Anlatırsın ya?" gözlerini devirip ayağa kalkınca kolundan tuttum. "Gerçekten iyiyim." inandırıcı olduğuma emin olmuştum ki o da olmuştu bence. "Pekala." Gözlerimin içine baktı soğuk odanın içerisinde nefesi hava olmuştu. Bana doğru tam döndü. Bazı şeyler anlatacaktı  belli ki, yağmur çiselemeye başlarken camdan gelen takırtılar eşliğinde dinleyecektim onu. Sigaramı çıkartıp uzattım ama geri çevirdi. Keyfi bilir. "Ben anlatsam dinler misin?" soruyu o kadar naif sormuştu ki, anlatma desem bile anlatacaktı sanki. Sigaradan aldığım dumanı açık pencereden havayla karıştırıp kafamı salladım," Baştan söyleyeyim sıkılırsam dinlemem." güldü. Batuhan'ın gülüşü gibiydi. Acı. Neden Batuhan' gelmişti ki aklıma?

MİHRİMAH | FERFECİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin