A Message From Akame (Seijun&Xavier)

902 65 21
                                    

Flash Back*

"Söyle Rikou'yu rahat bırakacak mısınız?" Dediğimde adam hala suskunluğunu koruyordu. Sinirle Akame'ye döndüm

"Akame, izin ver şununla özel ilgileneyim." Sesim hırıltı gibi çıkıyordu. Akame bana sakin bakışlarından yolluyordu.

"Sana ne dedim Seijun, sabırlı ol. Şimdi bu adamı burada bırakacağız ve kamp için hazırlanmaya gideceğiz yarın yola çıkıyoruz sonuçta." Beni beklemeden her zamanki depodan çıkıp gitti. Adamları odayı terk ettiğinde karanlıklar arasında gizlenen Xavier dışında kimse kalmamıştı. (Yazar notlarını sevmem ama Scorpie-san aha sana başka bir çilek dudaklı)

"Sen git ben geliyorum." Dedim soğuk sesimle. Xavier gün yüzüne çıkarken bir kahkaha koyuverdi.

"Adamın suyundan hoşaf yapacaksın. Ben ise bunu Akame'ye bildireceğim." Sesinde alay vardı. Sinirli gözlerimi onun gözlerine dikti

"Xavier grupta yerini ve rütbeni unutma. Ben senin üstündeyim. Sen bile ben ve Akame'nin dışında hiçbir grup üyesini bilmezken ben herkesi ve her şeyi biliyorum. Sence Akame daha çok hangimizin sözüne güvenir?" Sinirle tıslayan Xavier de depodan çıkıp gittiğinde adamla baş başa kalmıştık. Bir kaç hafta önce öldürülen CEO'nun mafya bağlantılarını tek tek temizlerken bu adamın Rikou'nun bir aile dostu olduğunu ve Akame'ye şantaj yapmak için Rikou'yu kaçıracağını öğrenmiştim. Tabiki ilk işim adamı bulmak ve depoma getirmekti. Benim Akame'nin aksine arkamı temizleyecek köpeklerim yoktu. Elime pense alıp adama yöneldim

"Söyle bakalım... hangi parmağından başlayalım?"

*Şimdiki zaman*

Sabah olmak üzereydi ve Rikou hala bana ulaşamıyordu. Aramızda görünmez bir duvar vardı sanki. Yalnız kaldığı için ağlama krizlerine giriyor, yaşamam için dua ediyordu. Bunların arasında beni sevdiğini öğrendiğimde ona ulaşıp sarılmak istedim ama olmadı. Yavaş yavaş ölüyor gibiydi ve onu kaybetmekten aşırı derecede korkuyordum. Sadece oturdum ve sakin kalmaya çalışarak onu izlemeye başladım. Artık sayıklıyordu. İkimizde bitkin düşmüştük

"Pekala... Evet bir bebek gibi yalnız kalmaktan korkuyorum." Dediğinde içimden 'Pekala... O da bir şey mi, ben sahip olmadığım şeyleri bile kaybetmekten korkuyorum' diye geçirmeden edemedim. Bir süre susan Rikou devam etti

"Ama bu benim korkum. Kabul ediyorum insan oğlu her zaman yalnızdır ama ben sadece... KORKUYORUM. Bu kadar!" Gülümsedim. Her zaman dürüst olmadan yapamıyordu bu çocuk. 'Evet Rikou haklı, bu da benim korkum. Oldukça normal sıradan bir korku. KORKUYORUM. Bunun başka bir açıklaması yok.' diye bende itiraf ettim Rikou gibi... Birden aramızda ki görünmez duvar çürümeye başladı. Beni görür görmez sönük gözleri aydınlandı. Bana hızlıca koştu ve sıkıca sarıldı. Bir an nefes alamadığımı zannettim. Çok. Fazla. Sıkı. Sarılmıştı. Kokumu içine çekerken fısıldadı

"Başardık. İnanamıyorum. Sonunda..." O görmese bile gülümsedim. Sonunda onunla yeniden birleşmiştim. Cebindeki işaret fişeğini çekip ateşledi ve bizde resmi olarak oyunu sonuncu olarak bitirdik...

Hızlı adımlarla kamp alanına ilerlerken çok gevşek ve cilveli bir sesin beni çağırdığını duydum. Herkesin aksine beni kolayca fark ediyordu şu Rouketi...

Flash Back*

Yanıma hızla koşan Rouketi'yi görünce bir iç geçirdim

"Seijun-chan!" Diye civildeyerek bana sarıldı. Böyle yapmaya devam ederse lisenin son gününde homofobikler tarafından öldürülesiye dövülecektik.

"Kouga-kun lütfen hal ve tavırlarına dikkat et." Diye uyardım onu. Benim aksime o dikkat çeken biriydi ve ben görünür olmak istemiyordum. Lise'nin son gününde böyle bir niyetim yoktu. Evet.

I Want Your BiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin