Checkmate (Seijun)

417 33 14
                                    

"Söyle, ceza olarak ne istiyorsun?" Dedi korkunç bir ses. Oda kırmızı ateşlerle kaplıydı ve o ses içimi donduruyordu.

"Sonsuza kadar Dük olarak kalmasını!" Dedim kendimden emin bir şekilde. Kulağıma gelen itiraz çığlıkları beni birazcık pişman etsede artık kararımdan dönemezdim. Casper bana yaptığının cezasını acı bir şekilde ödemeliydi.

"Anlaşmanız bozulamaz Adem'in tohumu." Dedi korkunç ses. Sesi daha da sert çıkmıştı ve kalbimi durdurmaya yetecek kadar soğuktu.

"Bozulsun demiyorum. Öldükten sonra ruhum size hizmet edecektir ancak; Dük'ün hep hizmette kalmasını istiyorum." Dedim sakin ve soğuk kanlı bir biçimde. Karanlık ve soğuk odayı ısıtan ve aydınlatan kırmızı alevler yavaş yavaş sönmeye başladı. Sonunda geriye çok cılız bir alev kalmıştı. Cılız alev yavaşça uzadı ve kırmızıdan maviye dönüşerek bedenimin her yerini sardı. Karşı koymayı denedim ama başaramadım. Alevler tüm hücrelerimi yakarken yavaşça gözlerimi kapattım ve sonsuz karanlığın içine kendimi bıraktım.

Gözlerimi açtığımda kendi yatağımdaydım. Saçlarım terden anlıma yapışmıştı. Derin nefesler alıp rahatlamaya çalışıyordum. Göz kapaklarım açılmakta zorluk çekiyordu. Kollarımla doğrulmaya çalıştım ama başaramadım. Kendimi yatağa geri bıraktım ve tekrar gözlerimi kapadım. O sırada burnuma tanıdık bir koku doldu. Bedenimi saran güçlü kolları hissettiğimde gözlerimi açmayı denedim ama yapamıyordum. Her neredeysem oldukça sıcak ve güven vericiydi. Bu bana göre oldukça tuhaftı çünkü uzun süredir böyle hissetmemiştim. Aniden o sıcaklık yerini soğuk ve ıslak bir maddeye bırakmıştı. Yinede güçlü kollar benden ayrılmamıştı. Vücudum parçalanacak gibi olduğunda hızla gözlerimi açtım. İlk gördüğüm dikdörtgen çerçeveli gözlüklerin ardına gizlenmiş beni endişeyle süzen hüzünlü yeşil gözler oldu. Hayalde olup olmadığımı anlamak için titreyen elimi beni tutan adamın yüzüne doğru uzattım. Bu hareketime gülümsedi ve yumuşak dudaklarını parmak uçlarıma bastırdı. O gerçekti. Dediği gibi geri gelmişti. Elimi geri çektim ve yüzünü bakmamaya çalışarak çatlayan sesimle fısıldadım

"Merhaba." Başka ne denir bilmiyordum. Yüzüne bağırıp yaptıklarının hesabını sormak sonrasında ise onu bir güzel dövmek istiyordum. Ama buna gücüm yoktu. Sadece şimdilik. Beni soktuğu sudan çıkarttı ve ıslanmış saçlarıma bir öpücük kondurup yumuşak bir ses tonuyla konuştu

"Merhaba." Hiçbir şey söylemeden başımı göğsüne yasladım ve beni odama geri taşımasını bekledim. Beni yavaşça sandalyemin üzerine bıraktı ve kıyafet dolabıma yöneldi. Eline ilk geçen şort ve tişörtü yatağıma fırlattı.

"B-ben giyinebilirim." Dedim. Sesim oldukça güçsüz çıkmıştı. Bu halime iç geçirdi

"Bedensel olarak cehenneme yolculuk yapmışsın Seijun. Bunun anlamı ne biliyor musun?" Yüzüne saf saf bakmaya başladığımda eline aldığı kıyafetlerle yanıma geldi ve tişörtüm çıkartırken konuştu

"Bunun anlamı şeytan tarafından öldürülüp tekrar geri getirilmişsin. Yarına kadar kendine gelemezsin. Şimdi itiraz etmeyi bırak." Dedi ve elindekini üzerime geçirdi. Kafamı kaldırıp tavana bakmaya başladım. Onunla göz göze gelmekten ve tüm gardımı düşürüp onu tekrar kabul etmekten korkuyordum. Tekrar giderse onun yokluğuna dayanamazdım çünkü.

"Seijun omzuma tutunarak ayağa kalk şortu yukarı çekmem lazım." Dedi nazikçe. Başımı salladım ve dediğini yaptım. İşi iki saniyede bitmişti. Beni kucağıma aldı ve odadan çıktı.

"Bekle, dinlenmek istiyorum." Dedim.

"Tamam salonda kal şimdilik. Sen uyurken bende odanı temizlerim. Her yerde kan var ve etraf çürümüş et kokuyor." Başımı salladım ve ellerime bakmaya başladım. Kendimde olmadığım için o kadarına dikkat etmemiştim. Beni nazikçe koltuğa bıraktı ve başıma öpücük kondurdu.

I Want Your BiteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin