Öhöm öhöm, geldim ya ben yine! Hemde fazlasıyla değişik -ne güzel, ne çirkin- ilginç bir bölümle geldim. Ben bile anlamadım vallahi ne yazmışım😂😅. Aklıma ne geldiyse yazdım desem yeridir. Umarım beğenirsiniz. Oy verip yorum yaparsanız sevinirim. Sizleri seviyorum ve bölümle baş başa bırakıyorum. ALLAH'a emanet olun.
SİMA'NIN ANLATIMI
"Projelerin son tarihi ne zaman hocam?"
Amfinin ön tarafından gelen şımarık sesle -genç ve yakışıklı olan- Erdem hocanın yüzünü buruşturduğunu gördüm. Ne yapsın adam? Haklı yani. Bu kadar şımarık, baba parası yiyen barbie kızların arasında kalmaktan sıkılmıştı haliyle. Malum her fırsatını bulan -nişanlı olmasına rağmen- adama yazıyordu.
"En geç iki hafta sonra bugün, tüm projeler elimde olmalı. Ders dışında ödev almam, bilginize."
Son sözlerini de söyleyerek kapıdan çıkan Erdem hocanın ardından sürekli peşinde dolaşan sarışınlardan birkaç tanesi de çıktı. Eh, aceleleri var tabi. Sonra mazAllah hocayı kesemezler falan... Aman ALLAH korusun!
Düşüncelerim karşısında kendi kendime gülerken başımı iki yana sallayarak çantamı topladım ve kantine gitmek için ayaklandım. Arka tarafta oturduğum için ben çıkana kadar çoğu kişi dersliği terketmişti. Bu durumdan dolayı her zaman izdiham yaşanan kapının önü boştu. Bunu fırsat bilerek adımlarımı hızlandırıp hemen kapıdan çıktım. Koridorda ilerleyip bir alt kata inerek binadan çıkıp hemen yan taraftaki, dışı şirin bir maviyle boyanmış, içi rengarenk masalarla donatılmış kantine yöneldim.
Soğuk havalardan dolayı kapalı olan siyah, şirin kapıyı hafif aralayarak birkaç adım attım. İçeri girer girmez yiyeceklerin birleşmiş kokuları burnumdan içeriye dolarken yüzümü ekşittim. Kötü kokuyordu, ama yiyecektim. Sabahtan beri aç karnına kaç tane derse girdim. Bünyem daha fazlasını kaldırmazdı.
Bu yüzden kantindeki güler yüzlü ablanın yanına ilerleyerek bir çay ve bir tost istedim. Karşımdaki kadın bana her zamanki mükemmel gülümsemesini sunarken istediklerimi hazırlayarak bir tepsiye koydu. Önümdeki camın üzerinden tepsiyi alıp elimdeki parayı ablaya uzattıktan sonra ben de samimi bir şekilde gülümseyerek duvar tarafında boş olan bir masaya ilerledim.
Elimdeki tepsiyi masaya koyup bir sandalye çekmemle karşı taraftaki sandalyenin de çekilmesi bir oldu. Gözlerim sandalyenin üzerindeki ellerden yukarıya doğru çıkarken gördüğüm kişiyle yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Bakıyorum da bu aralar çok mutlusun."
Sandalyeye oturup göz kırparak konuşan Akın'la ben de az önce çektiğim sandalyeye oturdum. Sorduğu soruyu daha yeni algılamışcasına yüzümdeki gülümseme büyürken masanın üstündeki çayımdan bir yudum alarak arkama yaslandım.
"Sinan geri geldi. Neden mutsuz olayım ki?"
Akın duyduğu şeyle kısa bir şaşkınlık yaşarken ellerini masaya dayayarak öne doğru eğildi. Yüzünü avuçlarına bastırarak bana dikkatlice bakmaya başlayınca elimdeki çayı masaya bıraktım. Bana karşı olan tuhaf bakışları bir anda değişirken yüzünde çok masum bir gülümseme oluştu.
"Ciddi misin?"
Umut dolu bir sesle konuşan Akın'a başımı olumlu yönde yavaşça sallayarak cevap verdim. Gözlerinin içi adeta gülerken masaya dayadığı dirseklerini çekerek oturduğu sandalyede geriye doğru yaslandı.
"Oh be! Sonunda sürekli ağlayan, sümüklü Sima'dan kurtuldum Allah'ım."
Ellerini yukarıya kaldırıp dua eder gibi açan Akın'a sinirli bakışlarımı atmaya çalıştım fakat başaramadım. Bana karşı olan masum bakışlarını görünce gülmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNE SÜRGÜN
Romansa"Ne istiyorsun benden Sima, ne?! Niye peşimden geliyorsun?! Niye beni daha çok yaralıyorsun?! Ya görmüyor musun?! Senin yüzünden ben bittim! Artık yaşayamıyorum! Bunu göremiyor musun?!" Durdum. Kısa bir süre nefes almak için durdum. Artık şu açık ha...