Merhabalar. Biraz uzun bir aradan sonra tekrar yeni bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz. Yorum ve vote olursa çok çok sevinirim:)
SİNAN'IN ANLATIMI
Dıııırrrt! Dıııırrrt! Dıııırrrt!
Kafamın içinde çalan bu sesle gözlerimi açmak zorunda kaldım. Rüya gördüğümü zannediyordum fakat bu rüya değil bizzat alarmımın o güzel sesiymiş! Bende diyordum ki ne zaman Sima'sız bir güne daha uyanacağım? Bravo! Sonunda uyandım. Bunu başaran alarmıma ve yapımcısına burdan selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum! İletirseniz sevinirim.
Düşüncelerimi bir kenara attım ve ilk iş olarak hala çalan alarmımı kapattım. Yataktan çıkmam gerekiyor fakat şu an bunu gerçekleştiremiyorum. Kendimi çok halsiz hissediyorum. E tabi dün baya yoruldum. Dün ne mi oldu? Çok bir şey olmadı canım! Yalnızca o Alper denen çocuğu bulup önce Sima diyen ağzını kırdım. Ağzını dediysem korkmayın. Aslında tam olarak ağız değil. Yalnızca bir kaç dişini kırdım, o kadar. Daha sonra Sima'ya dokunmaya çalışan parmaklarını birazcık(!) ezip, daha sonra da o eve onu yönlendiren ayağının bir tanesini kırdım. O kadarcık. Yani korkulacak bir şey yok, içinizi ferah tutun. Aslında oraya giderken yalnızca bir kaç yumruk için gitmiştim. Fakat baktım arkadaş dayağa alıştı, e bende malum sinirliyim gelişine devam ettim. Açıkçası bu çocuk hakkındaki çok bir şey yapmayacağım düşüncesi kafamdan silindi. Onun için daha güzel fikirlerim olacak. Zaten bu sadece bir fragmandı. Devamı en yakın zamanda.
Neyse dedim ve derin bir nefes alıp yerimden doğruldum. Artık kalksam iyi olur. Zaten Görkem birazdan bize damlar.
Düşüncemle kapının çalması bir oldu. Evet Görkem beyimizde geldi. Hayır bu çocuk neden sürekli bizde ki? Tamam amcanın evi. Gel, eyvallah. Ama bunun da bir sınırı var canım. Benim ailem benden çok onu görüyor. Bizimkiler neredeyse onu nüfuslarına geçirecekler, o derece yani.
Yataktan tamamen kalktım ve lavaboya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp odaya döndüm. Dolabımın karşısına geçip bugün ne giysem diye düşünmeye başladım. Aslında fazla bir şık yoktu zaten. Klasik takım elbise seçimi. Lacivert takım elbiseyi elime aldım ve vakit kaybetmeden giyinmeye başladım. Üzerimi giyinince saçımla biraz uğraşıp, parfümümü de sıkıp aşağıya doğru yöneldim."ne yani saçını yapmayacak mısın?" İç sesimin sorusuyla ona göz devirdim. Yürürken de göz devirmek zor oluyormuş. Şu an onu anladım. Bu arada hayır iç sesciğim. Şirkete gidiyorum farkındaysan, Sima'nın yanına değil. Yani özenmeme gerek yok.
Merdivenlerden indim ve aşağıda beni bekleyen muhteşem masaya baktım. Demeyi çok isterdim fakat böyle bir şey olmadı. Gördüğüm manzara daha muazzam! Ne mi? Masanın bir köşesinde oturmuş ve benim masada olmamamı umursamayıp yemeye başlayan bir adet babam, hemen yanında ondan pek farkı olmayıp kahvaltılıklara gömülen bir adet Görkem, onun yanında tatlış tatlış etrafa bakınıp benim masaya geçmemi bekleyen ve ben gelene kadar ağzına bir lokma koymayan canım annem, hemen yanında da abisine sevgisini Görkem'le beraber beni beklemeden kahvaltılıklara gömülerek gösteren bir adet Erva. Yani anlayacağınız ailemde herkes beni çok sever ve bensiz hiçbir iş yapmazlar! Bu arada geldiğimi farketmediler bile.
Yavaşça masaya ilerledim ve günaydın diyerek masaya oturdum. Kendimi şu an istenmeyen üvey kardeş gibi hissettim. MaşAllah herkes kendi aleminde.
"Sana da günaydın Sinan. Oğlum açlıktan ölecektim nerdesin sen?"
Soruyu soran Görkem'e "sen gerçek misin" bakışı attım. Ulan hem yemeğe başlamış hemde açlıktan ölecektim diyor. Sanki ben inene kadar beklemişte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNE SÜRGÜN
Romantizm"Ne istiyorsun benden Sima, ne?! Niye peşimden geliyorsun?! Niye beni daha çok yaralıyorsun?! Ya görmüyor musun?! Senin yüzünden ben bittim! Artık yaşayamıyorum! Bunu göremiyor musun?!" Durdum. Kısa bir süre nefes almak için durdum. Artık şu açık ha...