|iki|

191 48 115
                                    

İyi okumalar❣
multi: Ecrin

#Beril Arslan~ Lafügüzah




Günler hızla geçiyordu fakat acılar hep baki kalıyordu.
Kalbime açılan boşluk dolmuyor her seferinde beni o boşluğun içine hapsediyordu.
Anlam veremiyordum yaşadıklarıma, akıl almaz bir şekilde bir günde babamı, annemi kaybetmiştim..

O günün üzerinden tam dört yıl geçmişti.
Ben içime kapanıp hayattan bağımı koparmışken abim benim için çalışıyor, okulumu okuyayım diye durmadan beni ikna etmeye çalışıyordu.
İkna etmesi çokta zamanını almamıştı.
Bir süre sonra kukla gibi olmuştum.
Duygusuz, istenileni yapan...
Yaşıyor olmamamın tek nedeni olan abimi kırmamak için okulumu okumuş bugün ise İstanbul Teknik Üniversitesi moda tasarımı bölümünü başarıyla bitirmiştim.

Üniversitenin bana kazandırdığı çok değerli iki şeyim vardı.
Biri Filiz hoca diğeri ise Ela...
Yapayalnızlığımı azaltmış, yarama merhem olmaya çalışmışlardı.

Filiz Hocam... Çok başarılı, ismini başarılarıyla Türkiyeye duyuran bu kadın bana hem öğretmen olmuş, hem de anne olmuştu.
Hem dersimi öğretmiş hemde hayatı öğretmişti.
O benim benim kaybolan şansımdı.

Ela, benim tam aksimdi. Ben hayattan ne kadar kopuksam o ise o kadar bağlıydı hayata. Neşe saçıyordu etrafa. O güzel yüzünden gülümseme eksik olmuyordu.
Ela ile okulun ilk günü tanışmıştık.
Ben yalnız kantinde otururken gelmiş ve benimle arkdaşlık kurmaya çalışmıstı. O zaman ki psikolojimden dolayı pek sorularına yanıt vermemiştim. Buna rağmen beni hiç birakmamış bu günlere kadar gelmişti dostluğumuz.
İlk yılımızda pek yakın değildik fazla diyaloğa girmez ama konuşmadan anlaşılırdık.
Bu durum ilerki zamanlarda değişmiş, ona alışmış, benimsemiş ve içimi dökmüştüm.
Kah omzunda ağlayıp kah düşmemek için sırtımı ona yaslamıştım.
Benim gibi abiminde hayatına rastgelen bir melekti Ela.
Benimle yan yana olduğu zamanlarda defalarca abimi görmüş platonikçe ona bir şeyler hissetmeye başlamıştı.
Tek taraflılığı fazla sürmemiş abimde bu meleğin güzelliğine, saflığına kapılmıştı. Üniversitenin 3. yılı bir ilişkiye başlamışlardı ve ciddiyeti hala sürüyordu.
Abimi mutlu görmek beni de mutlu ediyordu ve biricik dostumla olması ve dostumunda mutlu olması yüzümü güldürüyordu.

Eskilerden yanımda kimse kalmamıştı.
Beş parasız kalınca ne akrabalarımız ne de zamanında dost sandığım insanlar yanımda kalmıştı.

Para bu kadar önemli bir sey miydi insan hayatında?
Çok mu önemliydi ki babam bizi bu yüzden bırakmıştı?

Şimdi ise benim için her şeyin bittiği yerdeydim.
Yana yana annem ve babamın mezarının yanında...

Bir süre babamı bizi düşündüğünü düşünüp intihar ettiği için ve bu yüzden annemide kaybettiğimiz için ona karşı saf bir öfke duyuyordum.
Her şeyden onun suçlu olduğunu düşünüp onu görmemek uğruna annemi bile görmeye gelmemiştim.
Ama zaman saf öfkemi dindirip yerini özleme bırakmıştı.
Ama onun mezarına oturup bir kez bile konuşamamıştım. Sadece bakmakla yetiniyordum.Konuşursam eğer özlem yerini nefrete bırakacaktı.
Babamın intihar süsü verilmiş cinayetini nerden bilecektim ki oysa...
Yıllar yaralara kabuk baglayınca yine kanayacaktı, kanatılacaktı yaralar..
Yıllar sonra öğreneceğim bu gerçek beni sarsıp un ufak edecekti.

Bundan habersiz babamın mezarına kısa bir bakış atıp annemin yanına gittim.
"Bugün tam 4. yılınız annem...
Bir acı hiç dinmez mi? Hala yanıyor içim, hala sesim titriyor, boğazımda ki yumru hiç geçmiyor be annem.
Mutsuzum, umutsuzum.. Senin kokunu içime çekemediğim, sana sarılamadığım, ellerini saçlarımda hissettemediğim her güne lanet ediyorum.
Dayanamıyorum anne bazen.
Boğuluyorum, durup dururken gözlerim doluyor anlıyor musun anne?
Anne... Annem..."

Saat-i İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin