İyi okumalar dilerim...
#Sibel Alaş~ Adam
Son sözleri defalarca kulaklarımda yankılandı.
"Seni ilk gördüğüm anda rehin olduğum o gözlerinden bir damla yaş akmasına dayanamıyorum, ağlama lütfen."Sanki yuvammış gibi sokuldum boyun girintisine. Şimdi gözyaşlarım onun boyun girintisinde gizleniyor, orada bastırmaya çalışıyordum.
Yiğit'in eli sırtıma değiyordu fakat tenime değen hareketlilikten ellerinin titrediği anlayabiliyordum.
Saçlarıma usulca dudakları kaydı. Saçlarımı kokladı ve defalarca öptü.Biz şuan ne haldeydik?
İkimizde neler hissediyorduk?
Bundan on dakika önce ondan kaçıyorken şimdi neden ona hapsolmuştum?Dakikalar sonra ağlamam dindi fakat ben hala onun boyun girintisindeydim ve onunde bir eli sırtımda bir eli saçlarımdaydı ta ki Cerenin sesini duyana dek.
"Abi? Ecrin?" onun sesini duyar duymaz irkildim ve yuva gibi huzur veren o yerden ayrıldım.
Ceren benim yüzümü görür görmez şaşkınlık ve korkuyla gözleri açıldı. Kim bilir ne haldeydim.
"Ecrin ne oldu sana ne bu halin?" dedi endişeli bir sesle.
Tüm gücümü toplayarak zorlansam da
"Burdan gidebilir miyiz?" dedim.Cümlem biter bitmez buz gibi ellerimi sıcacık bir el tuttu.
"Ceren sen Erkanla geç otele ben Ecrini götürürüm." dedi ve ellerimi tutan elleri ile beni çıkışa yönlendirdi.
Bir taksi durdurup kaldığımız otelin ismini verdi. Ne o benim elimi bırakmıştım ne de ben öyle bir şey istemiştim. Üşüyordum ve o beni hissettirdikleri ile ısıtıyordu.
Belki bu yaptığımdan daha sonra pişman olacaktım fakat aramızdaki mesafeyi kapattım başımı omzuna yasladım. Huzur ve onun kokusu beni mayıştırdı, göz kapaklarım ağırlaştı.Boynumda ve bacağımda hissettiğim ellerin ardından havalandım.
Gözlerimi açtığımda Yiğit Sarar'ın kolları arasındaydım.
"Uyu güzelim odana götürüyorum seni."
huzur dolu sesiyle gözleri yumdum fakat sol omzuna dayalı olan kafamda hissettiğim hızlı kalp ritmi beni gülümsetti. Sağ elimi kalbinin üzerine koyduğumda hissettiğim hızlı kalp atışı beni o güne götürdü. O gün kalbi çok yavaş atıyordu şimdi ise normaldan hızlı."Neden bu kadar hızlı atıyor kalbin?"
"Bende bilmiyorum."
"İndirir misin beni?"
"Neden yerin rahat değil mi?" gülümsedim.
Onun kucağındaydım ve asansöre doğru ilerliyorduk. Ve gerçekten rahattım, huzur doluydum."Teşekkür ederim." dedim.
"Bu konuyu konuşmayalım lütfen." dedi sertçe.
Ne demiştim ki ben? Neden sinirlenmişti bir anda?Cevap vermedim ve asansöre bindik.
Onun iki elinde ben olduğum için tuşa basamayacağından ben 10. kata bastım."İnebilirim artık. "
"Tamam." dedi fakat icraat yoktu.
Hala kucağındaydım. İnat bir insan olmalıydı. Derince bir ofladım.
10. kata geldiğimizde
"Kartın nerede?""Çantamda."
"Çantan nerede?"
"Çantam nerede?"
O karışıklıkta çantam nereye kaybolmuştu kim bilir?
İçinde her şeyim vardı şimdi ne yapacaktım. Bu güne bir lanet savurdum içimden.Çantamın olmadığını Yiğit Sarar da fark etmiş olacakki beni indirdi ve cebinden kendi odasının kartını ve telefonunu çıkardı.
Kendisini takip etmemi söyleyip odasının önünde durdu ve telefonuyla birini aramaya başladı.
O sırada kapıyı açtı ve geçmem için bana yol verdi. O telefonla konuşurken bende benim kaldığım odayla aynı dekore edilmiş odasındaki koltuğa oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saat-i İntikam
Romance"bizim şarkımız neydi?" dedi adam. "Ayrılsak ölürüz biz." dedim titrek bir sesle. adam, "Öldürüldük sevdiğim." Hayat ne kadar acımasız davranıyordu bazen, sanki en fazla bana. Bazen dünyanın tüm yükü benim kalbimdeymiş gibi hissedip yıkılıyorum. Day...