''Bu gece burada kalsana''
Çatal kaşık bulmak için açtığım çekmeceyi bırakıp Ho Seok'a döndüm ''Ne?''
''Baksana, akşam oldu. Kıyafetlerini yıkayacağız, kurumasını bekleyeceğiz ve evimi gezdireceğim falan. Bence bu gece burada kal. Evine sabah gidersin''
''Madem ısrar ediyorsun'' deyip tuttuğum kaşıklarla birlikte masaya ilerledim ''Kalayım, tamam''
''Hem uzun zamandır tek başıma yaşıyorum, bana da eğlence olmuş olur'' derken ki sesi gülmeyle karışıktı.
''Kalayım dedim işte''
Güldü ''Ramenin yanında kimçi sever misin?''
''Evet. Hangi Kore yemeği olursa olsun yiyebilirim şu an. Çok özlemişim''
Ocağında başında, sadece ramen pişiriyor olmasına rağmen mutfak önlüğü giymiş, elindeki çataldan sular damlıyor olmasını umursamadan, halen çıkarmamış olduğu kot ceketiyle birlikte bana döndü ''Başka şeyler yapmak isterdim ama genelde günümün çoğunu hastanede geçirdiğimden dolayı evde yiyecek yapmak için malzemem yok. Kusura bakma''
''Bunun sağlıksız olduğunun farkında mısın? Bir de doktor olacaksın''
''Ne yapayım?'' demeden önce çoktan ocağa dönmüştü bile ''Benim için yemek yapan biri yok ki. Ne zaman boş vaktim olsa o zaman yemek yiyorum, bu yüzden yediğim şeyler çabuk hazırlanan türden olmalı''
Siyah ve beyazın hakim olduğu mutfak dolaplarıyla son derece uyumlu olan sandalyelerden birini, oturmak için geriye çektim. Sandalyenin tahta ayağı, parke zemine sürtünce çıkan sesten dolayı oluşan huylanma seansım geçtiğinde ise devam ettim sohbete ''Hizmetçi tutsana. Doktorsun, paran vardır''
Huylandığım bir diğer şey, Ho Seok'un tuttuğu çatalı tencerenin dibine sürtmesiydi. Yalnızca Ho Seok'un sesine odaklanmaya çalıştım ''Tuttuğum hizmetçinin ne kadar hijyenik olduğunu bilemem''
Sıkıldığım için masanın üstünde duran peçetelikle oynamaya başlayıp bir yandan konuştum ''Hazır gıdalar çok mu hijyenik?''
Sesi, normal tonundan biraz uzaklaştı ''Çok biliyorsan sen yap''
''Tamam'' dediğimde ise tencereyi karıştırmayı bırakıp bana döndü. Ardından ''Kahvaltıyı ben hazırlarım'' diye ekledim ''Burada kaldığımın ücreti olarak sayarsın''
''Emin misin? Seçici biriyimdir''
İlk önce ofladım ve ''Evet, Ho Seok'' dedikten sonra ekledim ''Uzun zamandır tek başıma yaşıyorum. Bir şeyler pişirmeyi öğrendim işte. Beğeneceğinden eminim''
''Ondan önce bir şeyi halletmemiz gerekiyor'' derken bir yandan, ramen yeterince piştiği için ocağı kapattı ''Senden büyüğüm. Bana ismimle hitap etmen saygısızca''
''Tamam, hyung diyeyim. Mutlu oldun mu?''
''Evet'' dedikten sonra devam edecekti fakat zil sesinin duyulması ile birlikte cümlesini ''Ben kapıya bakayım, sen tencereyi masaya koy. Hemen geliyorum'' olarak değiştirdi.
Ses çıkarmak yerine başımla onayladım. Aynı zamanda yerimden kalkıp ocağa ilerlerken Ho Seok'un giriş kapısına doğru yürümesini izledim. Yürürken bir yandan mutfak önlüğünün düğümünü çözdü, tamamen açıldıktan sonra başından yukarı doğru çıkardı, yaptığı hareket saçlarının elektriklenmesine sebep olduğunda elleri yardımıyla indirmeye çalıştı ve hemen ardından kapıyı açtı.
''Hoşgeldin'' dedi kapıyı açar açmaz ''Valiz zarar görmemiş, değil mi?'' valiz lafını duymamla birlikte kapıya doğru gitmem bir oldu.