Kıyafetlerimi değiştirdiğim oda olan banyodan bağırdım ''Hyung!''
''Ne var?''
Bağırmak zor olduğu için ''Gel!'' demekle yetindim. Cümlemin geri kalanını o buraya geldiğinde söyleyecektim çünkü.
Yemek yedikten sonra eve gelmiştik. Ho Seok dinlenmek istediğini söyleyip telefonuna gömülmüş, ben ise banyo yapmak amacıyla duşa girmiştim. Ho Seok'un bana aldığı iç çamaşırlarından birini ve pijamayı giyip günün geri kalanını öyle geçirecektim. Her şey yolunda gitmesi gerekirken çok büyük bir sorun vardı: İç çamaşırı.
Ho Seok banyoya girince tekrar etti ''Ne var?''
Üstümde Ho Seok'un kullanmam için bana verdiği bornoz olduğu için konuşurken gayet rahattım ''Bu iç çamaşırını seçmek için çok düşündün mü?''
Elimdeki çamaşırı alıp sordu ''Nesi var? Gayet güzel''
Sarının hakim olduğu iç çamaşırını lastik kısmından tutup açtım. Çamaşır bir ona bir bana geçerek el değiştiriyordu resmen.
Bağırdım ''Sünger Bob'lu bu!''
''Sünger Bob kötü bir şey mi?''
Derin bir nefes alıp bağırmamaya çalıştım ''Ben 23 yaşındayım''
''23 yaşındakiler Sünger Bob sevemez mi?''
Sorduğu sorular saçma ve girdap benzeri olduğu için cevap vermekten kaçınıyordum ''Başka bir şey yok muydu ki bunu aldın?''
Düşünmeden cevapladı ''Vardı'' ve bu denli rahat oluşu bağırmama neden oldu ''Neden bunu aldın o zaman?''
Üstümde sadece diz kapağımda biten bir bornoz olmasını umursamadan bana yaklaştı, mesafeyi hesap ettikten sonra eğilip kalçama ses çıkarak türden bir tokat geçirirken ''Yakışacağını düşündüm'' dedi.
Akıl almaz tavırlarına karşı ilk önce onu ittim. İterken iki elimi birden kullanıyor oluşum iç çamaşırının yere düşmesine neden olsa bile bu, düşüneceğim konular arasında değildi.
''Kendin için de çamaşır aldığını söylemiştin!'' derken hala bağırıyordum ''Kendine de Sailor Moon'lu falan aldın mı?''
Başını iki yana sallayıp omuz silkmesi delirmem için yeterliyken üstüne üstlük ''Hayır'' dedi ''Kendime siyah aldım''
Koşuşturma dolu hayatımın bana öğrettiği 'delirmemek için yapılması gerekenler' adlı sadece benim bildiğim listeye dahil olan bazı şeyleri uygulamaya soktum. Sıraya uygun olması amacıyla ilk önce derin bir nefes aldım ve nefesimi geri vermeden önce içimden ona kadar saymaya başladım. Taktiklerim duruma göre değişkenlik gösteriyordu, şu anki duruma en uygununu seçmeye çalışmıştım.
Kendimce yöntemlerimi uygularken bir yandan Ho Seok'a bakmayı unutmuyordum. Aslında bu da listenin bir parçası sayılabilirdi. Hatta listenin en önemli parçası demek daha doğru olurdu. Bakışlarımla karşımdakinin psikolojisini bozuyor ve onu delirtiyordum. Kendimin delirmesindense başkasının delirmesini yeğlerdim çünkü.
Ho Seok bir adım gerilediğinde mutlu oldum çünkü gerilemesi, şaşkın gözlerle bana bakması ve kapı koluna uzanması taktiklerimin işe yaradığının apaçık bir göstergesiydi.
''Ne yapıyorsun?'' diye sorarken kapı kolunu tuttu fakat açmadı ''Gözlerinden lazer çıkacakmış gibi duruyor''
''Biraz daha sinirimi bozarsan çıkacak zaten''
Tek elini havaya kaldırıp trafik polislerinin yaptığı gibi 'dur' işareti yaptı ''Şunu yapmayı kesecek misin? Korkuyorum''
Nedensizce ortamın büyüsüne kapılıp burnumu çektim. Çekiş şeklim daha çok filmlerdeki kötü adamların tarzını yansıttığından dolayı sinirim daha çok belli olsun diye bir de parmak eklemlerimi kütürdettim.