''Ji Min!'' ses kapının arkasından geldiği için boğuktu.
Dişlerimi fırçaladığımdan ağzım macun doluydu bu yüzden ''Ne?'' diye bağırırken dikkatli davrandım.
''Aç kapıyı!''
''Dişlerimi fırçalıyorum!''
Sesi bir kademe daha yükseldi ''Aç!''
''Dişlerimi fırçalıyorum!'' diyerek yineledim ''Sağır mısın?''
''Çişim geldi!''
''Git odandaki ebeveyn banyosuna işe!'' içerikli cümlem ağzımda köpürmeye devam eden macun yüzünden ne kadar net duyuldu emin değildim doğrusu.
Ho Seok ''Sevmiyorum orayı'' dediğinde cümlemin anlaşılır olduğuna kanaat getirecektim fakat kapının sertçe açılmasıyla yerimden sıçradım. Ardından yuttuğum macunu öksürüp kendime gelmeye çalışırken Ho Seok'u izledim.
İlk önce kapıyı örtme gereği bile duymadan klozete ilerledi Ho Seok. Sonra kapağı duvara çarpacak kadar sert bir biçimde açtı ardından ise pijamasıyla aynı anda giydiği iç çamaşırını da indirdi ve ben tam o sırada arkamı döndüğüm için daha sonra ne yaptığını görmedim.
''İğrençsin'' dedim şelalemsi ses eşliğinde. Bu sırada yüzüm kapıya dönüktü ve dişlerimi nazikçe fırçalamaya devam ediyordum. Diş doktorumdan öğrendiğim yöntemle ön dişlerimi aşağı yukarı, arka dişlerimi ise dairesel hareketlerle fırçalıyordum.
Az önceki bağıran sesinden eser olmayan Ho Seok'un sesine rahatlama etkisi hakimdi ''Dünya varmış!''
''Hiç utanman yok mu senin?''
''Sanki sen hiç ayakta işemiyorsun''
Bağırdım ''Ondan mı bahsediyorum ben?''
Gülerken şelale efekti git gide azalıyordu ve ''Neden bahsediyorsun peki?'' derken dalga geçtiği apaçık ortada olmasına rağmen ''Banyo gibi yerler özel alandır'' diyerek cevapladım ''Kişisel alanımı işgal ediyorsun şu an''
''Yatağıma girdiğinde hiç öyle demiyordun ama''
''Ağlayacağım'' başımı duvara yaslayıp sakin kalmaya çalıştım ''Aynı şey mi?'' ve nane aromalı diş macunu kaplı diş fırçasını dişlerime daha sert sürmeye başladım. Git gide sinirleniyordum, Ho Seok ise gülüyordu ve bu oldukça sinir bozucuydu. Sinirimi dişlerimden çıkarıyor oluşum ne kadar mantıklıydı bilmiyordum, zaten bu evde mantıklı davranan tek bir kişi bile yoktu.
Ho Seok'un ''Değil mi? Yatak en özel alandır'' dediğinde sesini oldukça yakınımda hissettiğim için ona dönme gereği hissettim. Alnım halen duvara dayalıyken başımı çevirdim ve ona bakmış oldum.
Aramızda bir adımdan daha az mesafe olan lavaboya gelmiş, ellerini yıkıyordu. Ne ara pijamasını ve iç çamaşırını yukarı çekip buraya geldiği konusunda fikrim yoktu açıkçası. Tek bildiğim, dört pompa kadar sabunu avuç içine doldurmuş olduğuydu. Ben o kadar sabunu bütün gün içerisinde kullanıyordum, o ise tek seferde neredeyse avucundan taşma derecesine gelene kadar sıkmıştı sabunluktaki beyaz sıvıyı.
''Niye o kadar çok sıktın?'' sorarken bir yandan onu izlemeye koyuldum. Saçlarının kısa kısımları önüne gelmesin diye taktığı toka ev telefonu kablolarını andırıyordu. Spiral şeklindeydi ve simsiyahtı. Kızılımsı saç telleri arasında kendini oldukça belli ediyordu. Ayrıca yeni uyandığından mı bilinmez, yüzüne solukluk hakimdi. Gün içerisindeki haline kıyasla beyazdı teni.
Cevapladı ''Çünkü hijyen''
''Konuştu yine hijyen bağımlısı doktorumuz''
Ellerini kurulamadan bana doğru uzattığında her yerinden sular damlıyordu ''Diş öyle fırçalanmaz'' derken fırçamın ucundan tuttu ''Nazikçe fırçalamalısın'' derken ise fırçamı hareket ettirmeye başladı.