*Teşekkür Ederim*

1.3K 90 42
                                    

Elimde tutmuş olduğum valizi sürüklerken bir yandan da insanların içinde bulunduğu telaşı izledim. Herkes oradan oraya koşturuyor, valizlerini bulmaya çalışıyor ve indiklerini ailelerine haber veriyorlardı. Benim yaptığım tek şey ise çoktan bulmuş olduğum valizimle birlikte havaalanının dış hatlar kısmından kurtulup bir an önce annemle babamın yanına ulaşmaktı. Henüz gideceğim yaklaşık iki saatlik yol vardı tabii ama, daha fazla bu havaalanında vakit geçirmek istemiyordum doğrusu.

Çalıştığım ve kaldığım yer olan Amerika'yı bırakıp Kore'ye gelmemin sebebi, ailemi son kez görmek istememden kaynaklanıyordu. Son kez görmek, son kez sarılmak, son kez konuşmak ve son kez veda etmek istediğim iki kişi vardı: Annem ve babam.

Sıkılmıştım artık. İnsanların bana karşı olan tavırlarından, hiçbir ortama uyum sağlayamamaktan, beni rahatsız eden şeylerden, işlerin istediğim gibi ilerlememesinden ve daha birçok şeyden... Çok düşünsem de çıkış yolu olarak intiharı seçmiştim kendime. İntihar edersem üzülecek kişiler annemle babam olurdu fakat sevinecek yüzlerce insan vardı. Ölümüm bu dünyaya vereceğim bir armağandı adeta.

Düşüncelerimi uzaklaştırmadan yürümeye devam ettim. Yürümek beni hiç yormadı çünkü elimde tuttuğum valizde kıyafete dair hiçbir şey yoktu. Yıllarca biriktirdiğim parayı anneme vermek için doldurmuştum sadece. Dikkat çekmemek için yanıma almıştım siyah ve desenden yoksun olan valizi. Bomboş gelirsem annem sorardı ve ona açıklama yapmak istemiyordum. Onu görecek ve hemen ardından sessiz bir şekilde intihar edecektim. Ardından paralarım ona kalacak, kendine güzel bir ev ve iş yeri satın alabilecekti.

Sayısız kontrolden geçtikten sonra sokağa çıktığımda bir müddet gözlerimi kapatıp düşündüm. Uzun zamandır bulunmadığım havayı içime çektiğimde atmosferin bile çok farklı olduğunu hissettim. Ne zamandır Kore'ye gelmediğimi unutucak kadar uzun süre geçmişti aradan. Annem kim bilir yıkılmaya yüz tutmuş çıtır tavuk dükkanında ne yapıyordur, liseden mezun olduktan sonra görüşmeyi kestiğim arkadaşlarım nerede sürtüyordur, babam bulduğu kaçıncı olduğu belirsiz part time işinde yoruluyor mudur ve halen mahallenin delisi olarak anılıyor muyumdur diye düşündüm fakat hiçbirinin cevabını bulamadım.

Bir süre sonra duyduğum sesle gözlerimi açtım ''Hey, öndeki!''

Ve seslendim ''Bana mı diyorsun?''

''Sana diyorum tabii!'' diyen bu sefer başka biriydi. Arkasına taktığı birkaç oğlanla birlikte bana yaklaşırlarken konuşmaya devam ettiler ''Nereye gidiyorsun böyle ara sokaklardan?''

''Evime'' diye yanıtladım. Direk taksiye ya da herhangi bir ulaşım aracına binip eve gitmek yerine biraz yürümeyi seçmiştim. Son kez göreceğim ülkemde biraz yürümek istemiştim.

''Zengin gibi görünüyorsun'' dedi aralarından en iri olanı ''Valizinde ne var?''

''Kıyafetlerim var'' dedikten sonra onlara bakmayı bırakıp önüme döndüm ve ilerlemeye başladım ''İzin verirseniz evime gideceğim. Beni bekleyen biri var'' anneme haber vermemiştim fakat yine de beni beklemiyor değildi.

''Orada dur bakalım!'' içerikli cümleyi bu kadar yakından duymamın sebebi söyleyen kişinin kulağıma doğru bağırmasıydı. Hemen ardından aynı tonda ben de ona bağıracaktım ki kendimi yerde buldum. Yüzüme yediğim yumruk dengemi kaybetmeme neden olmuş, ölü gibi yığılmıştım.

Yüzümü tutarken bağırdım ''Bırakın!''

Fakat onlar dinlemeyip valizimi açmaya çalıştılar. Kilidi olmasına rağmen açmayı zorluyorlardı. Sonunda birinin aklına sormak geldi ''Şifren ne?''

''Neden size bunu söyleyeyim'' dememle eş zamanlı olarak yakamdan tutulduğu hissettim. Yakamdan tutan iğrenç kokulu ve oldukça kaslı oğlan bağırdı ''Senden rica ettiğimizi falan mı sandın? Şifreni söyle!''

Lost | jihope ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin