*Tıpkı Kedi Gibi*

629 63 106
                                    

''Yumurtalar soğudu'' derken bağırıyordum çünkü Ho Seok telefonuna odaklanmış haldeydi.

Başını kaldırmadan cevapladı ''Öğle yemeği vakti geldi zaten'' dedikten sonra ekledi ''Birazdan bir şeyler yemeye çıkalım''

''Evde yiyebiliriz''

Tekrar etti ''Dışarıdan yiyelim''

Masadaki bardak, tabak ve benzeri toplayıp tezgaha dizerken muhabbete devam ettim ''Her gün dışarıdan yiyorsun zaten. Bırak da senin için bir şeyler pişireyim'' tezgaha koyduğum şeyleri daha sonra makineye yerleştirecektim.

Israrcıydı ''Dışarıda yiyelim diyorum''

Elimde tuttuğum bardağı tezgaha bırakırken sert davrandım ''Ne meraklısın!''

''Kore yemeklerini özlediğini söyledin'' demeden önce gözlerini telefondan ayırıp bana odaklamıştı ''Kendi evimde sana yemek yaptıracak değilim o yüzden dışarı çıkalım diyorum. Kore yemekleri yeriz'' içerikli cümlesinin sonunda gülümsedi.

''Gerçekten beni düşündüğün için mi yoksa sabah kahvaltı yapmadığından dolayı aç olduğun için mi?'' diyerek eksiltilmiş bir soru sordum.

Artık onu tanımlayan en önemli özellik olan biçimde ofladı ''Cidden dayanılmazsın''

Kollarımı göğsümde birleştirip sorumun yanıtını bekledim ''Soru sordum''

Yerinden kalktı, telefonunu masaya bıraktı, tek elini pijamasının cebine sokup baş parmağını dışarıda bıraktı. Bana doğru yürürken ne yapacağı konusunda fikrim olmadığından dolayı gerilemeyi düşündüm fakat Ho Seok'un boşta duran eli buna engel oldu. İşaret parmağını kullanıp burnumun ucuna dokunması donup kalmama neden olmuştu çünkü.

''Kendimi düşünüyor olsam hamburger falan yerdim'' dedi burnuma dokunduktan sonra.

''Ama bu pek kendini düşünmek olmaz''

Cebinde olmayan elini beline koyan Ho Seok, ne diyeceğim konusunda şaşkındı ve ''Ne olurmuş?'' diye sordu.

Cevapladım ''Kendini düşünseydin sağlıklı beslenirdin, salak'' dediğimde o kadar yüksek sesli bir kahkaha patlatmıştı ki sıçramıştım.

Gülüşü kesildiğinde tek elini saçlarımı karıştırmak için kullandı ''Odama git ve düzgün bir şeyler giy üstüne'' derken diğer eli ile odasını işaret etti ''Seni en sevdiğim yere götüreceğim''

''Şık bir yer mi?'' diye sorarken odasına doğru gitmeye başlamıştım bile ''Nasıl giyineyim?''

Masadaki telefonuna uzandı ''Şık sayılmaz. Günlük giyin işte''

Mutfağın hemen solundaki odasının kapısını açtım ''Gerçekten istediğim her şeyi giyebilir miyim?''

''Evet''

Ve zıplayarak odasına girdim ''Teşekkür ederim!''

****

Odasından çıktığımda kapıda beni beklemesini ummuyordum. Kapıyı açtığım anda bana odaklanmasını yavaşça yere indirdiği telefonu sayesinde anladım. Beni beklerken telefonuyla uğraşmış olmalıydı. Zaten ne zaman konuşmasak telefonuyla uğraşıyordu. Bağımlı falan olmalıydı.

O beni baştan aşağı süzerken sohbete giren ben oldum ''Parfümünden biraz sıktım. Sormadım ama sorun değildir umarım''

Cümlemi dikkate almadan ''Gel bakayım şöyle'' dedi.

''Ne?''

İşaret parmağını çevirdi ''Dön''

Tekrarladım ''Ne?''

Lost | jihope ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin