*Kedi Olan Sensin (M)*

966 61 97
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi araladığımda birkaç saat önce uzandığım banktaydım. Kuşlar yeni yeni ötmeye başlamış, yaşamak için neden bu kadar hevesli olduklarını sorgulatmışlardı bana. Onların da kendilerine göre tonlarca derdi olmasına rağmen uyanmış, işe başlamışlardı bile. Yavruları için yiyecek toplamaya çalışan anne kuşlar, yuva yapmaya çalışanlar ve yağan yağmur tanelerini içmeye çalışan serçeler...

Kuş sesleri arttığında yerimden doğruldum. Halen atıştırmaya devam eden yağmur kuru sayılabilecek tek bir parçam kalmamasına rağmen beni ıslatmaya devam ediyor, karamsarlık seviyemi yükseltmekten başka bir işe yaramıyordu. Islanmayı sevmezdim zaten, intihar edeceğim gün ıslanmayı neden sevecektim ki?

Düşünmek için oturduğum bankta ne ara uyuyakaldığımı bilmiyordum açıkçası. Tek bildiğim mahalledeki çocuk parkının kenarındaki bankta yattığımdı. Genelde burada içmiş ya da evsiz insanlar uyurdu. Eskiden onlara hep acıyarak bakardım ve neden burada uyuduklarını sorgulardım ama şimdi kısmen anlıyorum. Gidecek yerleri olmadığı için, düşünmeye ihtiyaçları olduğu için ve belki de kurtarılmayı bekledikleri için yatıyorlardı güvensiz bankta.

Seyretmeye devam ettiğim serçeler kaçışmaya başladığında yağmurun hızlandığını fark etim. Birkaç dakika önce çiseleyen yağmur dakikalar sonra sele dönüşecek gibiydi. Ve ben de tıpkı serçeler gibi kaçmaya başladım. Çünkü hayvanların her zaman bir bildiği vardı. İnsanlardan daha zekiydiler.

Neden bankın yanında durduğunu bilmediğim pembe renkli şemsiyeyi elime alırken hiç tereddüt etmedim. Onu oraya kimin bıraktığı, kime ait olduğu ya da kırık oluşu umrumda değildi. Beni yağmurdan koruyacak bir şeylerin oluşuna şükretmekle meşguldüm çünkü.

Tek tarafı kırık olan ama buna rağmen yağmuru engelleyen pembe renkli şemsiyeyi açarken bir yandan yürümeye devam ettim. Yağmur damlalarının çoğu yere düşmeden önce bacaklarıma, çamurlara ya da şemsiyeme çarpıyordu. Hiçbiri kendi istikametinde gitmiyordu. Canlılıktan habersiz olan yağmur taneleri bile düzeni bozuyordu ve kısmen de olsa sinirimi alt üst ediyordu.

Uyumadan önce verdiğim kararda halen sabittim. Gittiğim yön bunu kanıtlar nitelikteydi zaten. İçinde bulunduğum mahallenin en yüksek binasına çıkacak, daha sonra hiç korkmadan bırakacaktım kendimi. Suya atlıyor gibi, ya da bungee jumping yapıyormuş gibi düşünüp süzülüverecektim. Belki daha aşağı düşmeden ölecektim ama eninde sonunda aldığım karara ulaşacağım için mutlu olacaktım.

Fakat işler beklediğim gibi olmadı.

Asansör sayesinde çabucak çıktığım binanın tepesinde otururken aklıma anılarım geldi. Ölmeden önce görüldüğü iddia edilen film şeridi gibi değildi gördüklerim. Yaşadığım güzel anılardan oluşuyordu sadece. Her biri yalnızca hatırlamama neden olacak kadar görünüp yok oluyordu.

Daha sonra omzuma dayadığım şemsiyeyi çevirip bir yandan da ayaklarımı sallandırırken Ho Seok'u görmek istediğimi fark ettim. Anılarımın çoğunu oluşturan kahramanımı görmek istedim. Daha önce intihar girişiminde bulunurken hep ailemi görmek isterdim. Bu sefer ise Ho Seok'u istemiştim. Garipti . Hemde oldukça garip.

Anılarımı düşünmeye devam ettikçe esen rüzgar arttı, saçlarım geriye savruldu ve bir an dengemi kaybedip düşecek gibi oldum ama Ho Seok'u görme isteğim bir an olsun azalmadı hatta giderek arttı ve en sonunda ayağa kalkmama neden oldu. Şemsiyemi bırakmadan ayağa kalkarken düşmemeye özen gösterdim. Ho Seok'u görmeden ölürsem mutlu olamazdım çünkü. En azından ölürken mutlu olmaya hakkım vardı, değil mi?

****

Daha bu gece ayrıldığım Daegu'ya geri dönmek için cebimdeki son parayı harcayıp taksiye binmiş, ıslak ıslak oturduğum için azar işitmiş, çamur bulaştırdığım iddiası ile ek ücret ödemem gerektiği talebinde bulunulmuş ama hiçbirine aldırış etmeden sadece yol parasını ödeyip Ho Seok'un çalıştığı hastaneye doğru yola koyulmuştum. İstesem parayı hiç ödemez, hakkımda dava açılmasına neden olabilirdim. Sonuçta ismim bugün, hatta belki saatler sonra dünya üzerinden silinecekti. Suç işlemek ve hakkımda dava açılması gibi şeyleri düşündüğüm pek söylenemezdi bu yüzden.

Lost | jihope ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin