1. Bölüm Bilezik

1K 106 65
                                    

    Başımda sanki yangın alarmı gibi öten alarmımı kapattım. Haftanın ilk günüydü ve normalde hep mutlu olan ben sırf Fizik sınavı yüzünden mutsuzdum. Gece geç saatlere kadar çalıştım lakin sonuç hiç değişmedi. Yine bir şey bilmiyorum. Yorganı, ayaklarımla tepinerek üzerimden kaldırdım. Şu an benim Zelo'yu göreceğim diye mutlu olmam lazımdı! Fiziği bulan hortlasın ve tekrar ölsün! Dağınık topuzumla banyoya ilerledim ve bilerek aynaya bakmamaya çalıştım. Geç uyumanın verdiği etkiylen şu an müdürümüz Bayan Oh'dan bile daha korkunç olabilirim ve bunu görmeye daha hazır değilim. Elimi, yüzümü yıkadım ve yine aynaya bakmadan havluya yüzümü sildim. Tuvaletten çıktım ve üstümü değiştirip aşağıya indim. Aşağıda kimse yoktu. Buzdolabın ilerledim ve bir not buldum:

Hye Mi... Biz babanla erken çıkmak zorunda kaldık. Harçlığını fortmantoya koydum bebeğim, kahvaltını okulda yap. Seni seviyoruz.

   Gözlerimi devirdim ve notu mutfak çöpüne buruşturup attım. Her zamanki gibi iş için erken çıkmışlardı. Acaba en son ne zaman yüz yüze konuştuk. Ben eve geldiğimde onlar daha gelmemiş oluyordu. Anca ben uyuduktan bir süre sonra eve ayak basıyorlardı. Ama hemen çalışma odalarına yol alıyorlardı. Annem en son beni merak edip odama geldiğinde ben galiba sekiz yaşındaydım ki şu an 17 yaşındaydım. Saçımı topladım ve ihtiyaçlarımı alıp okula doğru yolculuğuma başladım.

     Yol boyunca sıkılmamı engellemek için elime telefonumu alıp müzik açtım. Kesinlikle yolculukları çekilebilir kılan tek şey müzikti... Otobüs okulun orada bulunan durağa yaklaşırken ramen saçları, sevimli yanakları ve havalı bakan gözleri ile her zamanki gibi muhteşem olan Zelo'yu gördüm. Hemen telefonumun ekranını yüzüme tuttum ve kendi yansımama bakarak saçımı düzelttim. Sonra otobüs durdu ve Zelo bu arada durağa yaklaşıyordu. Otobüsten Oscar ödülü almış bir insan edasıylan indim dermişim. Tabiki bunu yapmaya çalışırken kendimi yerde buldum. Zelo önümde durdu ve bana baktı.

"Hala 3 yaşındaki bir çocuk gibi arka tarafı ayıcık olan kilot mu giyorsun Hye Mi?" 

Zelo'nun bu konuşması üzerine eteğimin açıldığını fark ettim ve ışık hızın bilmem ne katı hızıylan kalkıp üstümü temizledim. Yine ışık hızının bilmem ne katı ile okula girişimi yapıp Zelo'nun gözünün önünden kayboldum. Şu an utancımdan yüzümün tüm kırmızı tonlarını keşfettiğine bir Ruffles paketine iddaya girebilirim. Sınıfa girdim ve hemen yerime oturup çantama kafa atmaya  başladım. Ve Zelo ayıcıklı kilotlar her yaşta giyilebilir! Zevkime neden karışıyorsun ki?! Hala çantama kafa atarken biri saçımdan tuttu ve beni kaldırdı.

"Hye Mi... Zaten dün deli gibi Fizik çalışmaktan beynin sulanmıştır şimdi daha da sulanacak!" Acıyan alnımı ovalayarak sıra arkadaşım Himchan'a baktım.

"Bugün yeteri kadar rezil oldum benle uğraşma!" dedim ve çantama kafa atmaya devam ettim. Kafamı kaldırdıp tam tekrar vuracaktım ki Himchan çantayı masadan aldı ve bende masaya kafa attım. İnanın ki şu an Himchan'dan 4 tane görüyordum.

"Uuuu dünyaya bir Himchan zaten fazlaydı dört tanesi daha da fazla..." Himchan çantasından tahminimce daha yeni aldığı soğuk suyu alnıma tuttu.

"Seni her zaman korumak zorunda mıyım ben?! Genç kızsın artık kendine dikkat et azıcık!"

"Tamam...Ama senin yüzünden oldu birazcık..." dedim ve Himchan'ın elinden soğuk suyu alıp alnıma kendim tutmaya başladım. Himchan'da yanımda bulunan yerine geçti ve bu sırada sınıfa Zelo girdi. Zelo'nu girdiğini görünce bir kere daha masaya kafa attım... Hemde şişe ile... Şanslıyım ki şişe patlamadı. Kafamı kaldırmadım ve nefesimi tutup beklemeye başladım. Zelo, Himchan'ın önüne yani benim sağ çaprazımdaki yerini aldı. Hafifçe kafamı kaldırdım ve Zelo'ya baktım. Saçının alnına düşen bölümünü eliylen karıştırdı ve aynı anda yanaklarını şişirdi. Ağzına küreklen vurup seveceksin! Sonra bana döndü ve ben hemen kafamı tekrar masaya gömdüm. Sonra şişeyi alnımdan alıp dişlemeye başladım. Himchan şişe ağzımdayken pat diye çekti.

Revenge ServiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin