"Hye Mi! Biz geldik tatlım!" Annemin sesini işitince Youngjae ile gözlerimizi birbirimize diktik. Başımın dertte olduğunu gösteren maddeler:
♦Koltuk ıslak
♦Youngaje şu an beni tezgaha oturtmuş ve çok yakın
♦Yerde pis su ve diş fırçası var
Kısacası Go Hye Mi... Bittin güzelim.
Annemin ayakkabıları koyma sesini duyabiliyordum. Elimle Youngjae'ye git, saklan, kaybol işaretleri yaparken etrafımda dönüyordum. Sonra etrafa sarı bir dalga yayıldı. Pijamalı Tanrı Yongguk ensesini tutarak bize yaklaştı. Youngjae'yi görür görmez işaret parmağını ona doğru uzattı.
"Sapık herif! Sana kaç kere düzgün şeyler düşün diyeceğim! Senin yüzünden acıdan ölüyordum! Kıskançlık, istek... Bunları bir anda nasıl düşündün! Saçıma bak! Artık ne düşünmüşsen sarılığını iyice kaybedip beyaz olmuş! Bunun düzelmesi ne kadar zaman alır biliyor musun?! Aishh gidin etrafı toplayın. Şu zamanı durdurmak beni yoruyor! Yarın bir sürü işimiz var. " Pijamalı Tanrı Yongguk bulduğu temiz koltuğa oturdu ve ensesini ovmaya başladı. Kıskançlık ve istek mi..? Youngjae'yi süzmeye başladım. Bundan rahatsız olmuş olmalı ki bana gözlerini açıp döndü.
"Ne var?"
"Yok bir şey. Hadi temizleyelim ortalığı." Elime aldığım diş fırçasını çöpe attım. Youngjae ise koltuğu silmeye koyuldu. Koltukta bulunan pislikler gitmişti ama hala ıslaktı.
"Yongguk! Şu koltuğu kurutsana!" Youngjae düşük hitaplı bir şekilde isteğini Yongguk'a belirtti.
"Emredersiniz efendim (!)" Pijamalı Tanrı Yongguk parmağını havaya kaldırdı ve şıklattı. Koltuk kurulanmıştı. "Beni daha fazla yormayın." dedi Yongguk ve ellerini göğüs hizasında birleştirip kafasını geriye attı ve uyuma moduna geçti.
Etrafda bulunan pislikleride attıktan sonra sonunda salon temizlenmişti. Son bir kez etrafımıza baktık. İşimizin bittiğine kaanat getiren Bilezik Youngjae, Pijamalı Tanrı Yongguk'un yanına gitti ve ayağı ile dürtükledi. Yongguk'un yerinde olsam bu çocuğu köpek balıklarına yem etmiştim.
"Yongguk kalk işimiz bitti. Zamanı başlat..."
"Hayır başlatma !" diyene kadar Yongguk elini havaya kaldırmış ve zamanı başlatmıştı. Ben daha Yongguk'u saklayıp Youngjae'yi bilezik yapacaktım!
Annemin ve babamın içeri gelen ayak seslerini duyunca hemen Youngjae'yi bilezik yapıp Yongguk'u kolundan tuttuğum gibi tezgahın arka tarafına sakladım. Sonra ellerimi tezgaha dayayıp yüzümü çakma bir gülümseme ekledim.
"Hoşgeldiniz! Erken geldiniz." Annem içeri güler bir yüzle girdi. Salonu ultra dedektif gözü ile bakmaya başladı.
"Hye Mi... Sen salonu mu temizledin! Hangi sınavdan düşük aldın?" Doğru... Fizik sınavı... Fiziği yaratan hortlasın! Ölsün tekrar hortlasın!
"Anne illa bir şartla mı yapmam lazım! İçimden geldi." Babam, annemin yanına geçti ve bana baktı.
"Evet bir şart lazım. Sınavdan düşük almadıysan kesin bir işler karıştırmışsındır. Söyle hadi kızmayacağız." Sevimli bir şekilde babamın yanına gittim.
"Baba, anne Bayan Oh yarın sizi çağırıyor."
"Biliyordum!" Babam kendiyle gurur duymuş gibi yumruğunu sıkıp havada salladı.
"Neden olduğunu sormayacak mısın? Doğru nasıl olsa gele-"
"Gelemeyecek miyiz? Hayır hanımefendi yarın kesinlikle Bayan Oh ile görüşeceğiz sen hiç merak etme." dedi annem ve burnumu sıktı. Yarın gerçekten gideceklerdi... Fizik sınavımın sonucunu öğrenirlerse beni adaya atarlar! Tamam abarttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Service
FanfictionHye Mi intikam istiyordu. O çocuk yüzünden boşu boşuna 1 yılı gitmişti. Telefonunu çıkardı ve 1324 tane Zelo fotoğrafını sildi. Sonra kendine Tanrı diyen çizgili pijamalı bir adam çıka geldi ve ona gümüş bir bilezik verdi. "Bu bilezik size yardım e...