"İlk olarak bana olayları anlatmak istemez misin?" dedi bilezikten insana dönüşen Youngjae.
"Lisemin ilk yılında onunla karşılaştım. Okulun en çalışkan ve havalı çocuğuydu kendisi. Normal olarak ona karşı bir şeyler hissetmeye başladım. Bu son sınıfa kadar bana hep işkence çektirdi. Yine de onu sevmeye devam ettim. Hatta sırf sevgim yüzünden ders boyu fotoğraflarını çektim! Tamam belki bunun nedeni sevmem değil çılgın olmam ile de alakalı olabilir... Her neyse bugün artık sabrım tükendi. Onu hala seviyorum ama bir o kadar da nefret ediyorum. Hades'in kusmuğu içinde boğulsun!" Tamam nasıl bir lanet okudum bende bilmiyorum...
"Peki bu çocuğun bana bir fotoğrafını gösterir misin?"
"Aslında tam yirmi dakika önce 1324 tane fotoğrafı vardı ama hepsini sildim..." Gayet normal bir şekilde Youngjae'ye bakmaya başladım. Çocuk sanki hayatında en şapşal kızı görmüş gibi bakıyordu.
"Seninle iş birliği yapmak zor. Planımız şöyle olacak; bende okulunuza transfer öğrenci olarak geleceğim ve çocuğa işkence çektireceğim. Ta ki senden özür dileyip ayağına kapanana kadar. Kabul mü?"
"Ne kadar ileri gideceksin?"
"Orası bana kalmış bir şey Bayan Takıntılı." dedi ve göz kırptı. Bilezikten insana dönüşmüş egoist...
"Tamam şimdi ne yapacağız..?" dedim ve ayağa kalkıp arkamı temizledim. Youngjae'de ayağa kalktı ve arkasını temizledi.
"İkimiz okula gideceğiz . Sen sınıfına, bense okul yönetimine gideceğim . Kayıt için."
"Velin lazım, ne yapacaksın?" Youngjae sorum üzerine tam tur etrafında döndü ve iş kıyafeti giymiş yaşlı bir iş adamına döndü.
"İşte böyle durumu kurtarmış olacağım. Oraya bir çocuğunu kaydettirmeye gelmiş bir veli olarak gideceğim."
"Çocuğu görmek isterlerse?"
"Neden istesinler..? Her neyse ben hallederim şimdi okula gitmeliyiz." dedi ve koluma girdiği gibi beni okula giden yolun tersine götürmeye başladı.
"Youngjae! Bi' dur yanlış yöne gidiyoruz!" Youngjae dediğimin üzerine hemen bir "U"dönüşü yapıp doğru bir şekilde ilerlemeye başladı.
Sıkıcı ama kısa bir yolculuk sonucunda okulun girişine vardık. Youngaje kapının önünde durdu ve ceketini düzeltip öksürdü ve bana döndü.
"Nasıl gözüküyorum?"
"Yumurtasından yeni çıkmış kaplumbağa kılıklıklı bir dede gibi."
"Perfect!" dedi gözlerini mutluluk ile büyülterek. Sonra okulun içerisine doğru ilerlemeye başladı ve bende arkasında deli görmüş gibi bakmaya başladım.
"Hey! Sen! Bekle!" dedim ve hemen yanına geldim.
"Ne oldu Bayan Takıntılı?"
"Seni geri bileziğe nasıl dönüştüreceğim."
"Beni geri getirmeyi düşünmen ile tekrar bilezik olacağım."
"Anladım şimdi git." dedim ve sınıfıma doğru ilerledim. Kolay mı kabullendim? Ama hey insanın bir kere önüne böyle bir şans geliyor tabi ki hemen kabulleneceğim! Sınıfa vardığımda kapıyı tıklattım ve hocadan özür dileyip yerime ilerledim. Zelo bana bakıyordu. Bir an şapşal gibi sırıtacak oldum ama hemen toparlanıp dil çıkardım. Evet ben 17 yaşımda olmama rağmen dil çıkardım! Sırama geçtiğim anda her zaman beni azarlamaya hazır olan Himchan tarafından uzun bir nasihat başladı. Bu uzun nasihatı ortasında bölen kişi bizim malum Fizik Hoca'mız. 360 derece dönüp zıplayarak elinde bulunan kalemi kafama attı.(YN: Bunu bizim edebiyat hocası birine yaptı nasıl oluyor diye düşünmeyin.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Service
FanficHye Mi intikam istiyordu. O çocuk yüzünden boşu boşuna 1 yılı gitmişti. Telefonunu çıkardı ve 1324 tane Zelo fotoğrafını sildi. Sonra kendine Tanrı diyen çizgili pijamalı bir adam çıka geldi ve ona gümüş bir bilezik verdi. "Bu bilezik size yardım e...