Kadın öylece dolaşıyordu, sanki şehrin tüm insanları yok olmuş sadece kadın varmış gibi. Etrafında gezen o kadar insana rağmen kadın kimseyi görmüyordu, kimseyi hiss etmiyordu. Sanki tüm şehrin insanları başka bir şehire taşınmış ve sadece kadın bu şehirde kalmış, evet kadın yalnız hiss ediyordu. Fakat yalnız değildi, arkasında ona destek olan bir ailesi vardı. Ama kadın hiss etmiyordu, ailesinin varlığını hiss etmiyordu. Bu kadın ruhsuzmuydu, yoksa kalbi mi yoktu? Kimdi bu kadın? Neydi? Ne için bu kadar duygusuzlaşmışdı? Yoksa eskidende mi duygusuzdu? Bir insan duygusuz, hissiz, ruhsuz yaşaya bilirmi?Kadını bu hale getiren neydi? Aile mi? Dost mu? Yoksa Aşk mı?
Kadının kalbi çok kinliydi, her kese karşı. Kendine bile, kimseyi sevmiyordu. Kendini bile umursamıyordu. Tüm şehir onun umrunda değildi. Sadece ecelini bekliyordu, evet kadın ölümü bekliyordu. Ölümün bir gün gelib onu bu ruhsuz şehirden alacağını bekliyordu. Peki ölüm gelmek istiyor muydu? Kadını buralardan alıb götürmek istiyor muydu?
Peki ya, bir gün kadın bu şehirde yaşamaya devam edib kinli kalbini sevgiyle doldurmak isterse? Ve o gün ölüm gelirse, kadını buralardan alıb götürmek isterse ne olucak? Kadın ne yapacak? Onu kim kurtaracak ölümün elinden? Ruhsuz insanlar mı? Yoksa ailesi mi? Yada hiç kimsemi?
Belkide , kalbini sevgiyle dolduran adam kurtaracaktır kadını? Kim bilir..
Peki ya, bu adam kim?
Simsiyah gözlerini sert bir şekilde elindeki resime çevirdi adam. Ve duygusuzca, sertce resime bakmaya devam etti. Bakışlarını insanların arasında ruhsuzca gezen kadına çevirdi. Gözlerinde hiç bir duygu yoktu. Her kese boş ve sert bakıyordu, yine sertce kadını izlemeye devam etti.
Adam niye bu kadar sert ve duygusuzdu? Yoksa o da kadın gibi hissiz miydi? Ya da, adam kadından farklı olarak duygularını içinde yaşıyordu dışa vurmuyordu. Ama kadının duygusu yok denilecek kadar azdı. Ne dışa vuruyordu ne de içinde yaşıyordu..
Kadın yürüyerek deniz kıyısına kadar geldi. Şuan ne yaptığını nerde olduğunu bile fark etmiyordu. Kayalıklara kadar geldi yavaş adımlarla denize girmeye çalıştı ve istediğine ulaştı denizin ortasına yaklaşdığında dalgalar onu dibe çekti. Kadının saçları denizde dalgalanarak yüzmeye başladı ve su onu biraz daha dibe çekmeye devam etti. Kadınsa çırpınmıyordu tek bir haraket bile etmiyordu, dalgaların onu alıb götürmesini istiyordu. Tek isteği buydu, sıkılmışdı kadın tükendiğini hiss ediyordu. Yaşamak istemiyordu, fakat yaşamağın ne demek olduğundan bile habersizdi.
Kadın denizin dibine ulaşdığında ve düşmeye az kaldığı halde birden yukarı çekildi, ama kadın artık kendinde değildi. Kadını kurtaran adam dı. Evet adam kadını ölümden kurtarmıştı. Peki ya, kadını adamdan kim kurtaracaktı?
Kadın ruhsuz gözlerini açar açmaz simsiyah ve sert bakışlarla karşılaştı.
Adam kadının gözlerini açtığını görünce onu orda öylece bıraktı ve gitti.. Evet gitti ardına bile bakmadan gitti.
Kadın ise ne olduğunu anlamadı, o adam umrunda bile değildi. Çünkü bu ilk değildi, kadın ne zaman ölüme yaklaşsa bu adam onu kurtarıyordu. Ölmesine izin vermiyordu, hoş kadın da bunu sorgulamıyordu zaten. Çünkü kadın ruhsuzdu kimse umrunda değildi, adam da öyleydi ama ruhsuz olmasına rağmen kadını hep ölümden kurtarıyordu.
HU HU SELAAM! İŞTE ABLANIZ YENİ HİKAYE İLE KARŞINIZDA :) NASIL BULDUNUZ? YORUMLARI VE VOTELERİ ALAYIM ÖNCE :) BU HİKAYEMİ DE DİĞERLERİ GİBİ BEĞENECEĞİNİZE İNANIYORUM.. BİRDE ŞUNU SÖYLEYEYİM Kİ, BU ARALAR YENİ HİKAYELERE ALIŞIN. SAYINI SÖYLEMEYECEĞİM AMA SİZ YİNEDE BEKLEMEDE OLUN DERİM.
SİZLERİ SEVİYORUM OKUR KUŞLARIM.. KENDİNİZE İYİ BAKIN❤️ VE 👉⭐💬👈 BUNLARI UNUTMAYIN..
SEVİLİYORSUNUZ😋😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mayıs Çiçeği #Wattys2019
Mistério / Suspense"Kimsin sen?" "Bu soru için fazla geciktin Mayıs çiçeği" Bana 'Mayıs Çiçeği' demişti.. Bu hikayede sadece iki kişi var. Biri kadın diğeri adam. Kadının tek suçu seviyor olması, peki ya adam? Adamın suçu ne? Bu hikayede sadece iki kişi olmasına ra...