Bülent bey resmen uçarak hastasına gittiğinde ağzım açık arkasından öylece bakakaldım .
Emir'i resmen bana sattı ve gitti ama adam da haklı doğacak bir bebek var ve erken geliyor gitmek zorundaydı..
Hadi bakalım Alya kendini toparla ve çık şu işin içinden..
"Müsadenizle ben bir lavaboya gidip geliyorum" diyerek ayaklanmaya çalıştım.
"Tamam" diyerek kısa ve net cevap veren Emir'e gülümseyip kalkarak lavaboya yöneldim.
Lavabo mekanın dışında olduğu için dışarıya çıktığım gibi yüzüme vuran hava ile sanki oksijensiz bir ortamda kalmışım da nefes almaktan kesilmişim gibi derin nefesler almaya başladım.
Lavaboya geldiğimde direk çeşmeyi açıp ellerimi yıkayarak serinlemeye çalıştım. Emir ile aynı ortamda nasıl çalışacağım ben şimdi diye içimden geçirirken Aynadaki yansımama baka kaldım..
(Yapacak bir şey yok Alya toparla kendini Emir'in umurunda değilsin işte yüzüne adam gibi bakmadı bile. Sakinleş işini yap hadi artık toparlan) diyerek kendi kendime telkinler vermeye başladım. Yıkadığım ellerimi peçete ile kurulayıp bir kaç derin nefes alarak lavabodan çıktım ve tekrar restaurant'a doğru adımladım.
İçimden bol bol dua etmeye başladım ki resmen az daha dursam Hatim edecek kadar dua okudumuştum.
Kalp çarpıntısını söylememe sizce gerek var mı?
(Allah'ım ne olur bana yardım et) diye içimden geçirirken tekrar masaya geldim ve Emir'e bakmadan direk oturdum.
Emir hiç duruşunu bozmadan yemeğini yemeye devam ettiği için bana bakmadı bile. Bu daha çok sinirimi bozup canımı acıtıyordu.
Ya nasıl desem sanki el bileklerimdeki kanı şırınga ile çekiyorlardı, bu nasıl bir acıdır Allah'ım resmen bileklerim sızlıyor kesilmiş gibi canım acıyordu. Bakışlarımı bileklerim'e çevirerek önce sağ sonra sol bileğimi ovuşturdum sanki acısı geçecekmiş gibi ama acısı tabi ki geçmedi. Ama geçmek zorundaydı..
Elimden geldiği kadarıyla hissettiğim acıyı umursamamaya çalıştım. Bu yaşadıklarım tamamen kabus gibi geliyordu bana.. Evet kabuslar korkulu olur benim korkacak herhangi bir olayım da yok ama Emir'e aşık olmuşken ve onun hayatında birisi var iken ben onunla aynı ortamda nasıl çalışmaya devam edebilirdim ki. Ve Emir hiçbir şey yaşanmamış gibi yapar iken.
Ona bakmadan ipad'ime uzandım ve sözleşme detaylarını tekrar gözden geçirmeye başladım. Sessizlik arasında geçen masamızdaki oturuşumuza sadece etraftan gelen fısıltılar eşlik ediyordu. Kafamı kaldırıp ona bir şey söylemek istesem bile bunu yapabilecek cesareti gösteremedim.
"Alya" diyen Emir in sesine kadar... Adım ne kadar da güzel çıkıyordu onun sesi ile.. Derin bir nefesi içime bahşedip kafamı kaldırmadan cevap verdim.
"Efendim Emir bey" dediğimde gözlerim halen ipad'imdeydi.
Tam bir şeyler söyleyecekti ki masanın üzerinde duran Emir'in telefonu çalmaya başladı ister istemez gözlerim telefon ekranına kaydı . Ekran da yazan Pelin ismini görmem bitmek bilmeyen kalp çarpıntılarıma resmen yenilerinin eklenmesine sebep oldu.
Yavaş hareketler ile telefonunu eline alan Emir'e ister istemez baktım bu kez.
Ekrana bakan gözleri sevinç ile kısıldı ve gülümsemesiyle beliren yanağındaki gamzesi benim öldüğümde gömülmek istediğim yerdi .
"Efendim Güzelim" diye baktığı telefon daldığım düşüncelerden sonra üzerime dökülmüş kaynar su gibi iç yangınımı daha da yaktı ve gözlerimi devirerek tekrar ipad'ime odaklanmaya çalıştım sanki bu konuşması umurumda değilmişçesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNAT UĞRUNA
RomanceNe olduysa 25 yaş doğum günü partimde arkadaşım Yelda'nın beni gaza getirmesi ile başladı.. Neymiş efendim kaç yaşına gelmişim hala bir sevgilim yokmuş, elime erkek eli değmemiş, ben kimseyi beğenmiyor muşum , beni kim beğensin miş (ki ben bence güz...