Bulut arabayı Hilal'lerin evinin bahçesine parkettiğinde onu beklemeden inip kapıya yürüdüm. Arkamdan söylene söylene geliyordu ama duymamayı tercih ederek zile bastım.Birkaç dakika içinde elinde havluyla Hilal kapıyı açtı. Beni gördüğünde yüzünde sıcacık bir gülümseme oluştu. "Azra... kuzum. Nasılsın?"Diyerek boynuma sarıldığında canımın acıdığını saklamak için dudaklarımı ısırdım.
"İyiyim canım." Dediğimde kendine yeni gelip, "Kusura bakmayın ya. Buyrun içeri geçelim." Dedi mahçupca. Gülümseyip kolunu okşadım. Önden ben arkadan Bulut en arkadan da Hilal içeri girdiğimizde bebeğimin agucuklarını duydum. Ne kadar özlediğimi sesini duyduğunda daha iyi anlamıştım.
Salona girdiğimde Efe beni görüp Kuzey'i koltuğa yatırdı. Oğlumun yanına gittiğimde yüzünde mutluluk ve heycan görülmeye değerdi. Halini görünce gözümden yaşlar düşmeye başladı. Resmen biz birbirimize muhtaçtık. Oğlumu kucağıma alıp doyasıya kokusunu içime çektim. Gören de bir gün değil de 1 yıl ayrı kaldık sanırdı.
O küçük elleri yüzümde geziyor ağzını da yanağıma koyuyordu. Kendince sevip öpüyordu bebeğim. "Geçmiş olsun Azra." Diyen Efe'ye bakıp. "Teşekkür ederim." Dedim. Bulut'a baktığımda tekli koltuğa oturmuş bana bakıyordu. Bakışlarımı çekip Hilal'e döndüm. "Müsait bir oda var mı?" Diye sordum. Ayağa kalkıp bana eşlik ederken olanları merak ettiğini az çok tahmin ediyordum.
Koridorun sonundaki misafir odasına gelince önce beni içeri soktu. Ardından da kendisi girdi. Ben yatağa oturup oğlumun karnını doyururken bir yandan da başını okşuyordum. Ben yokken neler hissetmişti acaba?
"Olanları anlatıyor musun? Yoksa ben zorlıyım mı?" Diye soran arkadaşıma bakıp belkide iki gündür ilk defa içten şekilde gülümsedim. "Önce Kuzey uyusun ondan sonra anlatırım." Dediğimde başıyla onayladı.
Bebeğimin karnı doyduğunda odanın içinde başı omzuma gelecek şekilde yüz üstü kendime yasladım. Bir yandan sırtını sıvazlıyordum bir yandan da Maher Zain'in sevdiğim ilahisini söylüyordum. Oğlum uyuyacaksa Allah'ımın adıyla uyumalıydı.
Birkaç dakika içinde uyuyan bebeğime şaşıracak baktım. Çok çabuk uyumuştu. Yatağın üzerindeki battaniyesine sarıp yatağın ortasına yatırdım. Hilal bana merakla bakarken derin bir nefes alıp herseyi baştan sona anlattım.
•••
"Kuzum, Bulut neden böyle bir tepki verdi? Hala anlamış değilim. Ama Azra pişman görünüyor. Yani Efe iyi olmadığından bahsetmişti." Dediğinde başımla onayladım. İyi olmadığının farkındaydım.
Üzerime gelmemek içinde konutu açmıyordu. Hilal'e bakıp başımla onayladım. "Kızdığım şey bana böyle davranması değil Hilal. Kızdığım şey olanları bana anlatmaması. Bana doğruları anlatmadı. Tamam kardeşine olanlar yüzünden kıza sinirlenmiş olabilir ama onun siniri veya endişesi kardeşi için değil." Dediğimde Hilal tek kaşını kaldırarak baktı.
Şu havalı hareketi bir tek ben yapamıyordum sanırım!
"Daha açık konuş kardeşim." Dediğinde pencereye baktım. İçimi kemiren bir sürü şey vardı. Bulut bana yalan söylemişti. Yada eksik... Olayların bukadar olmadığına adım kadar emindim ama bunu kocama itiraf ettiremiyordum. İş böyle olunca da benim emin olmam hiçbir işe yaramıyordu.
"Bilmiyorum Hilal. Bulut'un ağzından laf almam gerekiyor." Dediğimde güldü. "Sende bunu trip atarak yapıyorsun?" Dediğinde omuz silktim. "Biliyorsun Bulut tatlı dilden pek anlamaz." Dediğimde güldü. "Haklısın. Ama gerçekten kötü görünüyor." Dedi. Biliyordum. Ama ona şuan yumuşak davranırsam sakladığı herneyse söylemezdi. "Biliyorum. Ben hastanedeyken hiç yemek yemedi. Bir şekilde birşeyler yemesini sağlayabilir misin?" Diye sordum. Gülümsedi. "Tabiki. Hadi masa hazırlayalım." Deyip ayağa kalktı. Ardından Kuzey'in düşmeyeceģine emin olunca bende kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİMBERA
Duchowe"Biriniz benim asistanlığımı yapacak." Diyen Bulut'a sınıfta ben hariç bütün kızlar el kaldırdı. Ay bu kızlar görmesinler yakışıklı biri hemen atlıyorlar. Bulut sınıfta göz gezdirip parmağı ile beni gösterdi. Beni.! BENİ! NEDEMEK BEN! "Ders çıkış...