Bölüm 1: Ruh Eşi

36.5K 2.9K 3.7K
                                    

•Ölümün Dansı Serisi 1. kitap.•

SADECE BU BÖLÜM KARAKTER GÖZÜNDEN ANLATIMA SAHİP DEĞİLDİR.

Bölüm sonunda bu bölümün seslendirilmiş haline ulaşabilirsiniz.

İyi okumalar ♥

Başladığınız tarih ve saati not olarak düşün:

☀️

Kadın karanlıkta ilerleyebiliyordu çünkü aydınlıkta dans edemezdi.

Karanlık, kadının etrafında şekilleniyor, teninde dans ediyor ve saçlarını yalıyordu. Kadın kaçmak zorundaydı. Bedenini saran karanlığı içine çekti ve karanlığın büyüsünü büktü. Vücudu güç kazanırken kadın hızlandı. Kucağında, bohçanın içine koyduğu kız çocuğu hafifçe kımıldandı.

Kadının kirli görünen bedeni ruhunun görünürlüğünü perdeliyordu, zifiri gecede ise bunu gören kimse yoktu. Gölge Krallığın zifiri gecesinde Kral'ın gücü ve halkın karanlığı Ay'ın ışığını bile kapatmıştı. Yıldızlar kitaplarda bahsedilen bir hayalden ibaretti yalnızca. Gölge Krallığının topraklarında ışığa dair hiçbir iz bulunmazdı. Güz Krallığında karanlığa dair bir belirti bulunmadığı gibi.

Kadının siyah, uzun saçları kabarmış, birbirine girmişti. Kaşları yüzüne sevimli bir ifade verecek şekilde düzdü. Yeşil gözleri karanlığı kullanırken her zaman olduğu gibi kapkaraydı. Her insanın gözünde olan o yıldızları andıran, belli belirsiz ışıltı da gücünü kullanırken karanlığa yenik düşüyordu. Burnu şuh ve kalkık, dudakları dolgundu. Boynu uzundu ve boyu uzundu. Bohçadaki kıza ve harap olmuş görüntüsüne rağmen attığı zarif adımlarıyla başka bir durumda ne kadar güzel bir kadın olabileceğini vurguluyordu.

Karanlıkta ilerlemeyi sürdürdü. Uzun binaların üzerinden atlıyor, çatılardan zıplayıp başka çatılara konuyordu. Sarsılmadan, zarifçe ineceği yere konması karanlığı zarafetiyle yüzleştiriyordu. Her halinden bulunduğu durumda olmaması gerektiği belli oluyordu. Bu güzellikte, bu zarafette bir kadın asilden başka bir şey olamazdı. 

Yeşil gözleri çatıların üzerini tararken karanlıkla vedalaşıyor gibi elini kaldırıp gecenin içinde hareket ettirdi.

Karanlık basit bir kelime, diye düşündü. Eğilip bükülebilir, yüreğini sızlatabilir, sana acı verebilir ama geçireceğin en güzel zamanı sana vaat edebilir. Düşünceleri duraksadığı anda bir ürperti, sırtından aşağıya yayıldı. Bir uyarı gibiydi. Zayıflamış, kemikleri ortaya çıkmış yüzünü havaya kaldırdı ve hareketsiz bir şekilde durdu. Neredeyse kıpırtısız bir şekilde karanlıkta rengini tamamen gizleyen gözleriyle hızlıca etrafına bakındı. Kulağını sızlatan incecik bir ses duymuştu. 

Bu sesi duymaya o kadar alışmıştı ki nerede duysa tanırdı.

"Takipçiler," diye fısıldandı. Uzun zamandır kaçmakta olduğu kişinin kuklaları. Kara Kral'ın piyonları. 

Yakında bu kaçış sona erecekti. Bunu biliyordu. Ya kucağındaki kızla beraber ölecek, ya da kız yaşayacak ve kendisi ne olduğu belirsiz bir kadere boyun eğecekti. Gözlerini kucağındaki kıza çevirdi. Başka şartlarda kadın ona çok şey öğretebilirdi ama kızın ait olduğu yer bu kadının kucağı değildi.

Gündüzdü.

Bu kızı güvene kavuşturma işinin ona verilmesinden nefret etmişti. Verdiği sözden zaman zaman nefret etmişti. Bir çocukla birlikte sokaklarda hiç resti olmadan kalmak ona çok acılar çektirmişti. Kucağındaki çocuğa kızmak istediği bile olmuştu fakat bunu yapmamıştı. Zira kız çocuğun hiçbir suçu yoktu. Zamanla da bu sözün onun yakasını bırakmayan bir lanet olduğu düşüncesi değişmeye başlamıştı.

GÜZ DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin