Bölüm 5: Galip

10.5K 1.5K 1.3K
                                    

NOT: Bu bölüm düzenleme sonrası eklendiği için yorum, oy, görüntülenmesi düşüktür. Destek amaçlı yorum atarsanız çok sevinirim ♥

Medya: Eleta temsili.

Medyaya Eleta'yı bana anımsatan şarkıyı bıraktım ve alta da bazı kısımlarında sözleri koydum ♥ Herhangi bir karakteri yansıttığını düşündüğünüz kısımlara emoji koyarsanız çok sevinirim *-*

[Beni uyutmayan şeytanlarla savaştım
Denize seslendim ama o beni terk etti

Ama asla vazgeçmeyeceğim,
Hayır, asla vazgeçmeyeceğim, hayır, hayır
Vazgeçmeyeceğim, hayır, asla vazgeçmeyeceğim, hayır, hayır

Ve beni hayal kırıklığına uğratmana izin vermeyeceğim
Yere düştüğünde ayağa kakmaya devam edeceğim

...

Ah evet, yakın geçmiş tarafından lanetlendim]

İyi okumalar!

☀️

Bahçenin kapısından çıktığımızda dağın merdivenlere açılan eteklerindeydik ve altımızda Sarahan uzanıyordu. 

Gökyüzünde oluşan ışık demetleriyle, camdan çatıları ve hareketli insanlarıyla Sarahan. Bana huzur veren, hareketli bir gürültüsü vardı. Aslen, tüccarların gelip geçtiği bir ticaret yoluydu. Burada kalıcı olarak yaşayan kişi sayısı oldukça azdı. Şehirdeki çoğu mekân genelde biz eğitim merkezi öğrencileriyle dolu oluyordu. Bu şehir için taze kandık.

Eğitim merkezinden şehre kadar uzanan uzun merdiveni inmeye başlarken gözlerimi şehirden ayırmadım. 

"Burayı gerçekten seviyorum." dedi Mena, duygu yüklü bir sesle. "Keşke sonsuza dek burada, güzel günlerde kilitli kalabilsek." Elimi omzuna attım, benden kısa olduğu için bu hiç zor olmamıştı. Ona bakarak kendimi gülümsemeye zorladım. "Rhan çok önemli bir kraliyet üyesi olacak. Sen de çok iyi bir brister olacaksın. Nerede olursan ol, hangi şartlar altında olursak olalım. Bir gün yine bir şehir için merdivenlerden ineceğiz, şehirler değişse de birlikte oluşumuz hiç değişmeyecek."

"Sen de umarım Baş Dansçı olursun, demek istemiyorum." dedi Mena gözlerini merdivene çevirirken. "Eğer Baş Dansçı olmak seni yalnızlığa ve üzüntüye sürükleyecekse Baş Dansçı olmanı istemiyorum."

"Ama istediğim bu, Mena." dedim yumuşak bir sesle.

"Yalnızlık mı?" Omzunun üzerinden bana bir bakış attığında boğazım düğümlendi. "Dövmemeyi tercih ettiğin bütün o kızları düşünsene..." diye devam etti.

"Ben eğitim merkezinin nüfusunu canlı tutmaya çalışıyorum." diye homurdandım. "Yoksa hepsi ölmüş olurdu."

Mena kıkırdadı. Sessizce merdivenlerden inmeye devam ederken aklıma o görüntünün uğramaması için sürekli gittikçe yaklaştığımız şehri izleyerek zihnimi meşgul ettim. Merdivenler sonunda bittiğinde şehre ilk adımımızı attık.

Beni karşılayan gürültüyü sessizce, memnuniyetle kabul ettim. İçimde büyüyen sessizlikten bir ağaç, ağacın kanları andıran kızıllıkta dalları vardı. Bu ağacın çıplak dallarını kapatacak yapraklar, benim için şehrin bu gürültüsüydü. 

İlerleme devam ettik. Bazı kısımlarda tek tük tezgâhlar açılmıştı. Muhtemelen yoğun bir güne denk gelmemiştik. Bazı zamanlarda şehir tıklım tıklım oluyordu, adım atacak yeri bile zor bulabiliyorduk. Bazı zamanlarda ise... Böyleydi işte.

GÜZ DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin