Bölüm 11: Ölüm Töreni

8.2K 1.2K 875
                                    

NOT: Bu bölüm düzenleme sonrası eklendiği için yorum, oy, görüntülenmesi düşüktür. Destek amaçlı yorum atarsanız çok sevinirim ♥

Medyadaki şarkıyla bölümü okursanız bence çok duygulanırsınız... Altta da Ölüm Töreni sırasında çalınan flüt:

☀️

Gökyüzü, ışıklar içindeydi.

Işıklar, durgun bir şekilde oynaşan, sabit bir akıntıya sahip nehrin üzerinden yansıyor, havada süzülüyordu. Nehre bakmak, gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Neden gözlerimin dolduğu konusunda emin değildim. Beni ağlatacak raddeye getiren şey, ışığın güzelliği miydi yoksa biraz sonra nehre uğurlanacak olan Bay Botch'un cesedi miydi? Bilmiyordum.

İsteyen öğrenciler, yaslarını gösterecek şekilde kahverengi kıyafetlere bürünmüştü. Kahverengi dans takımı içinde, ağlayan kız öğrenciler ve ağlayan kızlara katılmamak için direten bazı erkekler. Sıkılı yumruklar titriyor, sessiz gözyaşları dökülüyordu. Onu tanıyan, tanımayan çoğu kişi toplanmıştı. Sarahan'ın tüccarları bile tezgâhlarını bırakıp nehrin kenarına, kalabalığa doğru yanaşmıştı. Güneşten korunmak için başlarından çıkarmadıkları şapkaları çıkarmış, kafalarını öne doğru eğmişlerdi. Bazıları mağazaları kapatıp gelmişti. 

Onu tanımıyorlardı. Belki de kim olduğunu bile bilmiyorlardı. Böylesi bir kalabalığın iyi biri için toplanacağını biliyorlardı. Güneş'e ve Işık Kral'a hizmet etmiş, hizmetleriyle krallığı onurlandıran biri olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden gelmişlerdi. Ölüyü tanımaları gerekmiyordu. Onu sevmeleri, ona yakın hissetmeleri gerekmiyordu. Saygı gösteriyorlardı ve saygı göstermek için birini tanıman gerekmiyordu.

Birinci sınıfların gelmeyeceğini düşünmüştüm fakat çoğu gelmiş gibiydi. Geneli on üç- ön dört yaşlarında birinci sınıflar da geleneğe uyarak kahverengi dans takımları ya da kıyafetlerini kuşanmışlardı. Rünlerini şallarla örtmüş, gözlerini yere çevirmişlerdi. Boyu ve yaşıyla gruptan belirgin bir şekilde sıyrılan, bir gündür konuşmadığım Ragnor da kalabalığın içindeydi. Üzerinde kahverengi bir dans takımı vardı ve gözlerini kayığa doğru çevirmişti.

Gözlerimi ondan ayırıp tekrar önüme döndüm. Rhan bir eliyle kolumu sıvazlarken yutkunmamak için kendimi zor tuttum. Gözlerimi kayığın içine çevirmemeye çalışıyordum. Kayığın içinde, O vardı. Karanlık saplı bir okla, devasa bedeninin karanlığa teslim olduğunu gördüğüm eğitmenim. Bana yıllarca nasıl dans etmem gerektiğini anlatan, sürekli hatalarımı yüzüme vurup hatalarımdan ders çıkarmayı öğretmeye çalışan eğitmenim. 

Şimdi bir ölüydü.

Gözlerim, nehrin üstünden geçen köprünün kenarında ayakta duran Mena'ya çevrildi. Duaları ve iyi dilekleri okuyacak, bir gösteriyi sunacak biri gibi orada dikilmişti. Bu işi en iyi brister adayına vermişlerdi fakat Mena bundan hiç hoşnut değildi. Müdire yardımcısının kapısını defalarca çalmış, ağlayarak bunu yapmak istemediğini söylemişti. O bir brister olacaktı. Ölüm bekçisi değil.

Üzerinde kahverengi, yerlere kadar sürünen ince bir elbise vardı. Kıvırcık, koyu kahve buklelerini açık bırakmıştı. Buklelerinin uçları omuzlarına değiyordu. Parmakları arasında bir parşömen parçası vardı. Sık sık, ağlamamaya çalışıyor gibi kirpiklerini kırpıştırıyordu. Solumda duran Freya'yla birlikte sürekli Mena ile göz göze gelmeye çalışarak ona destek olmaya çalışıyorduk.

GÜZ DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin