Bölüm 19: Kütüphane

7.3K 1.2K 1K
                                    

NOT: Bu bölüm düzenleme sonrası eklendiği için yorum, oy, görüntülenmesi düşüktür. Destek amaçlı yorum atarsanız çok sevinirim ♥

Medya: Mena

İyi okumalar!

☀️

Eğitim merkezinin bahçesi her zamanki güzelliğindeydi.

Yaprakları koyu mavi olan bir gök ağacı çiçek açmaya başlamış, hikâyelerde bahsedilen ama asla göremediğimiz yıldızların renginde çiçekler vermeye başlamıştı. Metrelerce yükseklikte, dünya kadar yaşlı olan ağaçların yapraklarını tatlı esintiler kıpırdatıyordu. Yapraklarından ışıklar yansıyor, bahçenin rengârenk görünmesini sağlıyordu. Ders vakti bittikten sonra Sarahan'a inmemiz kısıtlandığından artık bahçe daha dolu oluyordu. Boş zamanını geçirmek isteyenler bahçede oluyordu. Ölümlerin etkisini atlatmış olanlar kahkahalarıyla bahçeyi süslüyordu.

Ve diğerleri vardı. Sırtını bir ağacın gövdesine yaslayıp kucağındaki kitaba bakanlar. Gözleri kıpırdamıyor, dudakları hareket etmiyordu. Bedenleri burada, ruhları başka bir yerdeydi. Özellikle küçüklerin yüzünde oldukça endişeli bir ifade vardı. Onlara hak veriyordum. On dört yaşında birine göre fazla şey yaşamışlardı. Üstelik anlatılanlara göre buraya geldiklerinde hayatlarının bir rüya gibi geçmesi gerekiyordu.

Freya çimleri ezen ayaklarımın yöneldiği yeri anlayınca, "Yok artık!" dedi. "Kalabalık çalışma alanlarından nefret ettiğini sanıyordum. Kütüphaneye mi gidiyoruz?" Şaşkınlığı yüzüne yansımıştı. Sekerek yürürken çenesini yalayan küt saçlarının uçları durmuştu. Şimdi normal bir şekilde yürüyordu.

Yüzümü buruşturdum. "Hala sevmiyorum," diye hatırlattım. "Sadece... Mena'nın kütüphanede uyuduğunu sen söylememiş miydin?" Derin bir nefes aldım. "Yüzünü iki gündür ders dışında görmediğime inanamıyorum."

Mena'ya her şeyi anlatmaya karar verdikten sonra onu aramaya başlamıştım. Normalde aramam bile gerekmezdi. Odalarımız yan yanaydı. Bir şekilde birbirimizi aramadan bulmayı başarırdık. Oysa onu tamı tamına iki gündür arıyordum ve çok saçma bir şekilde bulamıyordum. Sınıfından kütüphanede olduğunu öğrendikten sonra dün oraya gitmiştim. Kütüphaneci Qereal ise Mena'nın yeni çıktığını söylemişti. Böylece onu koskoca eğitim merkezinde bulmak imkânsız bir hal almıştı.

Gece odasına uğramamıştı. Başkasından Mena'nın hayatta olduğunu, derslere girdiğini görmesem neredeyse yaşadığına inanmayacaktım. Ders sırasında neredeyse hiç konuşmuyor ve hiç onluk olmayan bir şekilde uyuyordu. Sorunun ne olduğunu defalarca sormuştum fakat cevap vermemişti. Artık sinirlerim bozulmaya başlıyordu. Aklıma her türlü ihtimal gelmeye başlamıştı. Benimle arkadaşlık etmek istemiyor muydu?

"Araştırma yaparken hep böyle oluyor," dedi Freya esneyerek omuz silkerken. Yerde uzanan küçük bir kızın üstünden atladığında kız çığlık atarak doğruldu. Freya alt dudağını ısırıp arkasına dönerken, "Özür dilerim," dedi.

Kız sadece kaşlarını çatmakla yetindi. Son sınıflara bulaşmayı pek istemediğinden olsa gerek bana kaçamak bir bakış attıktan sonra çimlerin üstüne geri uzandı.

"Fazla araştırma yaparken kendine dikkat etmiyor," dedim karşımdaki Mena'ymış ve onu azarlıyormuşum gibi. Gözlerimi Freya'ya çevirdim. "Derslerin çoğunda uyuyor ya da dikkati dağınık oluyor. Zyre onu neredeyse bıçaktan geçirecekti. O kadar sinirlendi ki..."

Freya tekrar omuz silkti. "Bristerlar böyledir," dedi gülerek.

Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Sen de bir brister adayısın ama kendini bayıltacak kadar araştırma yaptığını hatırlamıyorum."

GÜZ DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin