//Ne gördüğüne inan ne duyduğuna,
Gözlerini kapa ve kalbinin sesini dinle… //
“Ne istiyorsun?” diyen Emir sanki tiksindiği bir şeye bakarmış gibi yüzünü buruşturunca kalbimin sızladığını hissettim ama pes etmeyecektim… Ne olursa olsun geri adım atmayacaktım…
“Ben bir şey istemiyorum, siz dosya istemişsiniz onu getirdim…” diyerek olduğum yerde dikilmeye devam etmiştim.
“Senin getirdiğin hiçbir şeyi istemiyorum defol odamdan! Hemen…” diyerek ayağa kalkıp ellerini masanın üzerine koyan Emir şimdi eskisi gibi gözüküyordu işte! Bu adamın bütün huyları bir yana sinirlenmesi her şeye bedeldi doğrusu… Sanki sinirini ondan alsam geriye hiçbir şeyi kalmayacak gibiydi…
Ama ben bu sinirle baş etmesini biliyordum ve onu daha da sinirlendirmekten geri durmayacaktım.
“Ben senin uşağın değilim bana emir veremezsin?” diyerek kollarımı göğsümde birleştirip sakince cevaplamıştım onu…
“Allah Allah! Neyimsin o zaman? Ne sıfatla geldin buraya?”
“Senin hiçbir şeyin değilim… Derin Hanım’ın asistanı sıfatıyla geldim buraya da…” dediğimde Emir nispeten sakinleşmiş görünüyordu. Yumruklarını masadan çekip ellerini pantolonunun cebine koymuş bana doğru yürürken az önceki halinden daha ürkütücü görünüyordu…
“Şimdi de onu mu kandırıyorsun yani?” diye sorduğunda birkaç adım uzağımda duruyordu sadece. Başımı kaldırıp kendimden emin bir ifade ile “Bakış açısı önemli tabii…” diye yanıtladım onu. Söylediklerini umursamıyormuş gibi yapsam da içimi acıtıyordu her kelimesi…
“Neden yapıyorsun bunu Duygu? İnsanlarla uğraşmak zevk mi veriyor sana? Neden düşmüyorsun yakamdan?” dediğinde sabır sınırlarım fazlasıyla zorlanmıştı artık…
“Seviyorum çünkü seni lanet olası! Ne yaparsam yapayım kurtulamıyorum sana olan aşkımdan… Ne kadar çabalasam da bırakmıyorsun peşimi!” diye bağırarak içimdeki her şeyi dökmüştüm sonunda. Güya buraya gelirken güçlü olacağıma dair sözler vermiştim kendime…
Emir bir süre gözlerini kısıp dinledikten sonra alayla sırıtmıştı… Onun en nefret ettiğim ifadesi de buydu, ama artık bir önemi yoktu. O sırıtmayı kafa derisine lazerle çizmek zorunda kalsam bile onu kazanmadan bırakmayacaktım…
“Şov güzeldi ama amacını hala anlayamadım… Ne istiyorsun daha çok para mı? Öyleyse neden hesabına yatırdığım parayı onaylamadın? Miktarı mı az geldi yoksa?” dediğinde kalbimin kırılan parçalarının sesini duyduğuma yemin edebilirdim…
Ama hayır ağlamayacaktım. Ona kendimi acındırıyormuş görüntüsü sergilemeyecektim. Gözlerimde biriken yaşları büyük zorlukla geri itip yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle cevapladım onu…
“Ne istediğimi söyledim sana… İnanıp inanmamak sana kalmış. Hani şu çok methettiğin güven duygun var ya! İşte o bir kez de işe yaradığı zaman çalışsın da göster nasıl güvendiğini sevdiğin kadına…”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACEMİ PRENSES
RomanceHayata bembeyaz bir sayfa açmak ister çoğu zaman insan... Ama bir gün açtığınız bir sayfayı önceden bir başkasının kullandığını görseniz ne hissederdiniz? Sayfayı atlayıp hayatınıza devam mı edersiniz, yoksa sayfadakileri okumayı mı denersiniz??? 'A...