//Seni seviyorum…//
“Duygu sana inanmıyorum bunu yapmış olamazsın!” diye söylenen Nehir’e nefretle bakıyordum. Onun yüzünden mahvolan hayatım zerre kadar umrunda değildi yine. Sadece kendisini düşünüyordu. Emir’e bir mektup bırakıp, onu terk etmem paçalarını tutuşturmuştu hanım efendinin.
“Yaptım Nehir, inansan iyi edersin”
“Ne olacak şimdi?”
“Sen evimden gideceksin ve ben de hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim…” Bunu bu kadar soğukkanlı söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim. Hayatıma devam etmek, kaldığım yerden…
Sahi kaldığım yer neresi benim? Aklım ve kalbim hala Emir’deyken geri kalanım nerde? O odadan çıkıp gelen ben miyim yoksa cesedim mi?
“Sen hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ama benim hayatım mahvolacak bundan haberin var mı?”
“Nehir bilmem farkında ısın ama umurumda bile değilsin! Sen benim hayatımla oynarken iyi ama iş sana gelince kötü değil mi? Çünkü senin hayatın değerli, sen istediğin gibi yaşamayı hak ediyorsun. Çünkü senin paran var değil mi?” Nehir karşımda durdukça öfkemi ondan çıkartmak istiyordum. Yaşadığım her şeyin sorumlusu o olduğundan, onu görmek bile istemiyordum…
“Hayır, beni yanlış anladın…”
“Ben gayet güzel anlıyorum her şeyi, şimdi lütfen gider misin… Üstelik paranı falan da istemiyorum, sadece defol hayatımdan” Tamam bu biraz ağır oldu ama gerçekten onu istemediğimi anlaması lazımdı.
Nehir bu sözlerimin üzerine daha fazla beklemeden çıkıp gitmişti. Sanki onun gitmesini bekliyorlarmış gibi gözyaşlarım da hemen akmaya başlamıştı. Hatta akmıyordu adeta yağmur olmuş yağıyordu…
Kendimi teselli edecek bir şey aramak boşuna bir çabaydı. Çünkü hayatımda iyi giden bir şey yoktu. Mesela kocasından dayak yiyen, çocuklarıyla sokakta kalan bir kadının bile yaşamak için iyi bir nedeni olan çocukları vardı ama ben tam anlamıyla umutsuz bir vakaydım. O an aklıma Emir’den hamile kalsam ne olurdu diye getirdim ama senaryo tam bir komediydi. Kucağımda çocukla yıllar sonra Emir’in kapısına dikilip ”Beni kabul etmiyorsan çocuğumu et” dediğimi düşünüyorum ama komediden çok trajikomik bir sahne olurdu herhalde…
Ağlamak artık acı vermeye gözlerimi yakmaya başladığında yatağın üzerine kıvrılarak uyumaya çalışmıştım. Yaklaşık iki saatlik bir çabanın ardından uyuya kalmıştım…
***
Duygu neredeyse tamamını ağlayarak geçirdiği iki günün sonunda nihayet hava almak için dışarıya adımını atmıştı. Aslında istediği bu değildi ama yine de hayatının geri kalanını ağlayarak geçirmek istemiyordu. Zaten ömründe dökmediği gözyaşını iki gündür akıtmıştı…
Bir saatini sokaklarda dolanarak harcadıktan sonra bugün için yeterli olduğuna karar verip evine dönmüştü. Ama kapıdan içeriye adımını atar atmaz donakaldı. Emir karşısında dikilmiş boş gözlerle kendisine bakıyordu. Duygu önce yanlışlıkla Emir’in evine gittiğini sandı ama hayır, burası kendisinin eviydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACEMİ PRENSES
RomanceHayata bembeyaz bir sayfa açmak ister çoğu zaman insan... Ama bir gün açtığınız bir sayfayı önceden bir başkasının kullandığını görseniz ne hissederdiniz? Sayfayı atlayıp hayatınıza devam mı edersiniz, yoksa sayfadakileri okumayı mı denersiniz??? 'A...