8. Bölüm

8.9K 517 8
                                    

//Eğer birisi ışıkları kapatmadıysa;

Sanırım ben ölüyorum…//

“Bu sonuncusuydu…”

“Yalan söyleme Duygu daha bi dünya kıyafet var”

“Kıyafetleri kastetmedim tükettiğin sabrımdan bahsediyorum Emir!” diyerek umutsuz adımlarla kabine geri dönmüştüm. Tamam kabul iddiayı kaybetmiştim ama kesinlikle hile yapıyordu bu düzenbaz…

Ah hata bende ne diye inat ediyorsam… Asla beni güzel bulmayacaktı işte…

“Lanet olası senin yüzünden boşuna yoruluyorum burada” diye oflayarak üzerimi çıkartmaya uğraşırken duyduğum sesle bir anda sıçramıştım “Eğer pes etmeseydin bütün kıyafetleri denedikten sonra fikrimi söyleyecektim” diyen Emir, kabinime izinsiz giriş yapmayı huy edinmişti anlaşılan.

“Hadi ordan ! İkimiz de biliyoruz asla doğruları söylemeyeceğini” diyerek kollarımı göğsümde birleştirip arkamı dönmüştüm. Yalnız önümde ki ayna sayesinde ikimiz de birbirimizi rahatlıkla görebiliyorduk.

İki eliyle saçımı arkaya çektikten sonra ellerini omuzlarımın üzerine koyup “Ben yalan söylemem küçük hanım! Bunu asla aklından çıkartma olur mu?” dediğinde aynadaki  yansımasından gözlerime bakıyordu.

“Yani elbiselerin içinde bana yakışanı hiç mi yoktu?” diye sordum dudaklarımı büzerek. Başını kulağıma yaklaştırıp “Akşamki davette herkesten güzel olacağını söyledin. Biz de seninle bir iddiaya girdik. Ben sana ‘Hangi kıyafeti giyersen giy yakışmadığını düşüneceğim’ dedim. Sen de beni buraya sürükledin” diye yavaşça sabahki konuşmamızı özetlemeye başladığında sıkıntıyla oflayıp

“Bunları biliyorum ama en azından biri yakışmış olmalıydı” diye konuşmasını bölmüştüm.

“Cümlelerimin devamını dinleseydin sabahtan beri bu kadar yorulmazdın Duygu! Sana söyleyeceğim şeyler bitmeden atağa geçiyorsun sonra da beni suçluyorsun”

“Ne yani çok konuştuğumu mu ima ediyorsun?”

“İma etmiyorum direkt olarak söylüyorum Duygu…” diyerek kabinden çıkan Emir’in aynadaki son görüntüsüne kilitlenip kalmıştım. Bu son söylediklerinden bir şey anlamamış olmamın yanı sıra bir de fırça yemiştim.

Bu kabinlerden artık iyice korkar olmuştum. Ne zaman bir kabine girsem fredy’nin kabusu gibi Emir içerde bitiyordu. Kabinofobi diye yeni bir hastalığı tıp literatürüne kazandırmaktan onur duyarak üzerimi değiştirip çıkmıştım kabinden.

Gözlerim Emir’i arıyordu ancak mağazanın hiçbir yerinde yoktu. Tam aramaya karar vermişken telefonuma gelen mesajla deliye dönmüştüm.

“Ben çıkıyorum. İşini bitirdiğinde otele dön. Sakın bir yere kaybolma!” diyen mesajda ki noktalar  ‘nokta koyayım da trip attığımı anlasın’ diyen Türk kızını hatırlatmıştı ama o bile yatıştırmamıştı sinirlerimi.

Önce hakaret et ardından da emirler yağdır! Oldu beyim isterseniz bir de ayağıma zincir vurun da işi resmiyete dökelim. Modern asır köleliğinin en canlı örneği olarak müzelerde sergilenmem gerek aslında ama beni sergileyecek olan müzeyi bile satın alacak otoriteye sahip bir çakma kocam varken bu imkansız olurdu doğrusu.

ACEMİ PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin