Stefan'ın ağzından...
"...Ben Stefan."
Sonunda yapabilmiştim. Ne vardı bu kızda farklı olan. Neden böyle utanıyordum.
"Aaa. Evet. Ben Elena." dedi şaşırarak.
Elena'nın ağzından...
Az önce benimle mi konuştu o. Yoksa ben mi anlış duydum. Ahh! biraz olgunlaş Elena! Tabiki de seninle konuştu.
"Aaa. Orda mısın?" diye sordu Stefan.
"Ha? Evet. Ne demiştin?"
"Günaydın arkadaşlar. Ben Alaric." dedi yeni hoca.
"Sonra da konuşabiliriz." dedi Stefan gülümseyerek.
"Alaric Saltzman. Yeni tarih hocanızım. İlk dersten sizi sıkmamak adına tanışarak başlayabiliriz.
Dersin yarısını birbirimize gülümseyerek geçirmiştik. Sıra Stefan'a gelmişti.
"Imm. Ben Stefan Salvatore. Amcamla birlikte kalıyorum. Okula yeni geldim. Aslında burada kalmayıp geri dönecektim. Ama vazgeçtim." dedi.
"Neden?" diye sordu Alaric. Aıkçası bunu bende merak ediyordum.
"Burası benim evim. Burayı seviyorum." dedi Stefan.
"Güzel. Sıra sende." dedi Alaric beni işaret ederek.
Ah! Ben mi? Ne diyeceğim? 'Annem ve babam boşandı. Beni terk ettiler. Sorunlu kardeşim ve kaçık teyzemle yaşıyorum mu?' Off. Neyse.
"Aaa. Ben Elena Gilbert. Doğduğumdan beri buradayım. Kardeşim ve teyzemle yaşıyorum." dedim kısa ve öz bir şekilde.
Alaric devamını bekler gözlerle bakıyordu.
"Bu kadar." dedim en sonunda.
"Anne ve baban?" diye sordu.
"Şey..."
Bir an duygulandım ve neredeyse ağlayacaktım. Ama şükürler olsun ki zil çaldı. Hiçbir şey söylemeden dışarı çıktım. Ah!!! Muhteşem, ağlıyordum. Arkamdan hızlıca birinin yaklaştığını hissettim. Göz yaşlarımı sildim ve arkamı döndüm.
"Sen... İyi misin?" diye sordu Stefan endişeli ve meraklı bir şekilde.
"Pek sayılmaz." diyebildim.
"Anne ve babana bir şey mi oldu?"
"Hayır."
"Konuşmak ister misin?"
"Aslında..."
"Hadi. Gel."
Konuşmama fırsat vermeden belimden tutarak yürümeye başladı. Aslında bu hoşuma gitmişti. Sonuçta benimle ilgileniyordu. Ya da şu an bana acıyordu. Kararsız kaldım. En iyi kendimi onun kollarına bırakıp anın keyfini çıkarmak sanırım.
"İşte. Buraya oturabiliriz." dedi bahçeye çıktığımızda bir bankı işaret ederek. Havada baya sıcakmış yani. Neyse. Odaklanmalıyım. Ağlamadan anlatmam gerekiyor.
"Anne ve baban nerede?" diye sordu Stef.
"Şey... Aslında olay biraz farklı." dedim.
"Eminim ki anlatırsan anlayabilirim."
"Peki. Bak. Bu yaz benim için tam bir felaketti. Annem ve babam boşandı. Annem bizi terk etti. Babam Florida'ya gitti. Güya geri dönecekti. Sadece kafa dağıtmak için gitmişti. Ama dönmedi. Bende şu an madde bağımlısı kardeşim ve örnek ebeveyn olmaya çalışan teyzemle birlikte Mystic Falls'ta tıkılıp kaldım. Kendimi çok yalnız hissediyorum."
Stefan'ın ağzından...
Bana güvenmişti ve yaşadığı, hatta belki utandığı anları bana anlatmıştı. Tabi bir de ardından ağlamaya başlamıştı. Sanırım ona sarılmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.
"Ah! Üzgünüm. Seni üzmek istememiştim."
"Senin bir suçun yok ki." dediğini duydum hıçkırıklarının arasından.
Gözlerimin içine bakıyordu. O kadar çok yakındık ki! Ben hala onun kokusuyla, kanıyla savaşırken o ne düşünüyordu acaba?
Elena'nın ağzından...
Sarılması güven ve rahatlık vermişti. Gözlerimizin birbirine kilitlendiği o an aramızda bir bağ oluştuğunu hissettim. Aslında böyle hisler için kısa bir süreydi. Ama karşı koyamıyordum. Eminim ki o da karşı koyamıyordu. Birbirimize o kadar çok yaklaşmıştık ki nefesini cildimde hissedebiliyordum. Tabi bu yakınlık böyle kalır mı? HAYIR!!!
"Ne yapıyorsunuz siz orada? Ders zili çaldı, duymadınız mı?" dedi nöbetçi öğretmen.
"Özür dileriz efendim. Hemen gidiyoruz." ve bana döndü "Hadi gel."
Elimden tuttu ve ayağa kalktık. Sınıfa gidene kadar hiç konuşmadık. Zaten bu ders ayı sınıfta değildik. Dersten çıkana kadar onu göremedim. Açıkçası garip olan beni sınıfa bıraktıktan sonra onu hiç görmemiş olmam. Henüz öğle arasıydı ve girmemiz gereken dersler vardı. Onu yemekhanede bulma umuduyla yemekhaneye gittim. Ama yoktu. Önce beni dinledi, bana acıdı ve şimdi de ortadan kayboldu. Feci bir şekilde, GARİP.
Stefan'ın ağzından...
Elena'yı o durumda bırakmak istememiştim. Ama hislerim de yanılmıyorsam o burada ve olmaması gerekiyor. Artık peşimi bırakmak zorunda!!!
"DAMON! Hah! Hislerimde yanılmamışım. Seni içeri kim davet etti?"
"Ohh kardeşim. Tabiki de Zach. Başka kim olabilir ki!?" dedi sırıtarak.
"Canın cehenneme Damon!" dedi Zach.
"Ne işin var burada?" diye sordum.
"Seni özledim kardeşim."
"Tabi, tabi. Bende seni!" dedim
"Yeni kızın güzelmiş. Ama bana birini hatırlatıyor sanki!"
"Bak. O Katherine değil! Ondan uzak dur!"
Elena'nın ağzından...
Sanırım Stefan'ının evini araştırıp bulmamam gerekliydi. Tabi bir de evine gelmemem gerekirdi. Bunlar hep fazla işsizlikten ve benim muhteşem zekamdan oluyor galiba. Dayanamayıp buraya gelmemdeki amaç neydi ki acaba? Ne düşünmüştüm? Daha ilk günden ne bekliyordum? Off, dayanamayacağım. Onunla konuşmalıyım. En sonunda zili çalmayı başardım. Kapı yavaşça aralandı. Karşımda mavi gözlü, Stefan kadar hoş biri duruyordu.
"Şey... Ben... Stefan evde mi?" diye sordum.
Belki de buraya hiç gelmemeliydim.
"Ah. Evet. Ben kardeşiyim. Damon Salvatore..."
3.bölüm sonu...
Ayy! Bilgisayara geçirene kadar canım çıktı. Umarım beğenirsiniz :) Çok uzun olmuşsa lütfen söyleyin. Biraz daha kısa yazmaya çalışırım :)
Unutmadan! Altın Kural! ----> Yorumlar önemlidir! :)
![](https://img.wattpad.com/cover/17474453-288-k746257.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşk - (Vampir Günlükleri)
Fanfic"Sıradan biri gibi görünüyordu. Sıradan bir lise öğrencisi... Ama öyle değildi. Fazlası vardı. O Stefan Salvatore'du... Vampir olanından..." Sevdiğin çocuğun vampir olduğunu öğrenirsen ne yaparsın? Hikaye biraz sizden, biraz uzak... Okuyup kendiniz...