Normalde daha geç yüklerdim, bilirsiniz. Ama bugün şanslısınız. Çünkü yarın köye gideceğim ve bölüm biraz gecikecek sanırım. Ama bunu telafi etmek için 8.bölümü upuzun yazacağım :) Takipte Kalın...
NOT: Medyadaki gif sizde tahmin ettiğiniz gibi Elena'nın elini kestiği sahne :)
İYİ OKUMALAR...
Elena’nın ağzından…
Bonnie’nin “Elena unutmadan sen içeri davet etmeden giremez.” lafı beynimde yankılanırken Stefan’ın gözlerine kilitlenmişti gözlerim. “Ne gerek var ki? Zaten seni yemeğe davet ettim.” “Olsun yine de davet etmeyecek misin?” “Stefan iyi misin?” ”Evet.” Bir şeyler anladığımı belli etmemek için kendimi oldukça zorluyordum. Çünkü eğer o bir vampirse sesimin tonundan bile anlayabilir bence, ki sanırım bütün ipuçları bu akşam gerçeği gösterecek gibi. “Pekala. İçeri gel.” “Teşekkürler.” “Neden bu kadar ısrar ettin anlamadım.” Gözlerinin içine bakmaya korkuyordum açıkçası. Çünkü beni etki altına alabilirdi. Tabi bu sadece bir ihtimal. Bu korku dolu düşüncelerimden Stefan’ın “Eee. Kapıda mı bekleyeceğiz. Bonnie nerede?” demesiyle sıyrıldım. “Aaa. Pardon. Bonnie daha gelmedi. Gel biz mutfağa geçelim. Yapılması gerek bir salata ve dilimlenmesi gereken ekmekler var.” “Peki. Mutfak ne tarafta?” “Koridorun sonunda. Sen istersen ceketini ver, ben asıyım. Sende mutfağa geç.” “Tamam.” Off. Bu akşam nasıl bitecek hiçbir fikrim yok. Çok korkuyorum. Ama bir o kadar da onun çok feci yakışıklı olduğu gerçeğini aklımdan çıkaramıyorum. Düşünceler içinde ceketi astım ve mutfağa doğru ilerledim.
Stefan’ın ağzından…
Acaba fazla ısrar ederek yanlış mı yaptım? Ama başka çarem yoktu. Beni davet etmeden girmem imkansızdı. Nereye kadar devam edebileceğimi bilmiyorum. Onu tanımak için bu kadar uğraştıktan sonra işleri berbat etmek istemiyorum. Ama o damarlarından kanın akışı varya… O nabzının atışı… O kokusu… Delirmeme neden oluyor. Dayanamayacak olmamdan korkuyorum. Ona bir şey yapmaktan korkuyorum, ki benim yerimde Damon olsaydı kesinlikle yapardı. Ama ben kendimi hayvan kanıyla beslenmeye alıştırdım ve insan kanına karşı koyabiliyorum. Akmadığı sürece…
“Bonnie birazdan gelir. Hadi salatayı yaparken bana yardım et.” Elena yine emirler yağdıran kraliçeliğini ortaya koyuyordu. Onun dediklerine karşı koymama imkan yokmuş gibi hissediyorum. “Pekala. Benim ne yapmamı istersin.” “Eminim ki soğan doğramak en büyük ilgi alanlarından biridir ve şu an soğan doğramak en büyük hayalindir. Çünkü ben senin aksine hiç ilgi duymam soğana.” İşte yine yapıyordu. Niye ona karşı koyamıyorum? Neden olmuyor? Sanırım ona olan aşkım gittikçe alevleniyor. “Pekala. Ben yaparım, Elena.” “Teşekkürler.” Bu masumiyete kim karşı koyabilir ki?..
Elena’nın ağzından...
Planımı harekete geçirme vakti geldi. Tabi planım planladığım gibi giderse iyi bir plan olacak. Evet. Ortam da hazır. Şimdi bıçağı parmağıma geçirme vakti. Biraz kan bu işi çözecektir. EMİNİM…
“Aaa…” “Noldu??” “Elim… Elimi kestim.” “Ne?..”
Stefan’ın ağzından…
İnanamıyorum. İşte korktuğum başıma geldi. Şimdi nasıl saklanacağım onun evinde ondan? Şimdi yüzümün şekli değişecek. Her şeyi anlayacak. Benden korkacak, kaçacak. Ne yapacağım ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Aşk - (Vampir Günlükleri)
Fanfic"Sıradan biri gibi görünüyordu. Sıradan bir lise öğrencisi... Ama öyle değildi. Fazlası vardı. O Stefan Salvatore'du... Vampir olanından..." Sevdiğin çocuğun vampir olduğunu öğrenirsen ne yaparsın? Hikaye biraz sizden, biraz uzak... Okuyup kendiniz...