Bölüm 2

20.7K 1.1K 19
                                    

Ertesi gün Dylan, gazete binasında yürürken insanlar ona bakıyorlardı. Kızgın göründüğünü biliyordu ama aslında içten içe kuduruyordu. Erkekler ve tek gecelik ilişkilerle ilgili yazısını bitirmiş ve teslim etmişti ama Leo ile olan hesabı kapanmamıştı.

Onun bürosunun kapılarını çalmadan açtı ve içeri daldı. “Seni adi piç kurusu!”

Leonardo, bilgisayarından başını kaldırdı ve sakin bir şekilde ona baktı. “Ve sana da günaydın” dedi. “Yoksa yazıyı bitirdin mi? Bu çok şaşırtıcı doğrusu, Alcott”

Dylan, onun yüzüne yumruğu geçirmek istiyordu. Üstelik bu isteği dün Zack Bressler’ ınkinden bile daha fazlaydı. Ancak yine sadece tırnaklarını avuçlarına geçirmekle yetindi. “Bana her şeyin ayarlandığını söylemiştin” dedi kızgın bir sesle. “Bressler’ ın röportajı vereceğini söylemiştin.”

Leonardo, kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. “O zaman beni yanlış dinlediğin ortada, Alcott” dedi. “Onunla bir görüşme ayarladığımı söyledim. Röportajı sen alacaksın.”

Dylan, durup kaşlarını kaldırdı. “Bressler, oradaydı ve benimle görüşmeyi kabul etti” dedi. İçinden bir kadını düzdükten sonra, diye ekledi. “Ancak gelişimin nedeni hakkında bilgisi yoktu. Ona röportaj istediğimi söylediğimde adamın beni orada öldüreceğini sandım. En azından devasa korumasına beni kapıya kadar eşlik etmesini isteyecek kadar kibar davrandı. Sense adice kandırdın”

Leonardo, kaşlarını çattı. “Yeter!” dedi sert bir sesle. “Bu konuşma canımı sıkmaya başladı. Sana bir şans verdim, Alcott. Seni o saçma köşe yazarlığından kurtulup gerçek bir gazeteci olman için bir şans verdim. Şimdi ya gerçek bir gazeteci gibi davran ya da eşyalarını toplamaya başla. Centilmenlik örneği olarak da güvenliğin sana kapıya kadar eşlik etmesine izin veririm” dedi.

Dylan, nefes nefese kalmıştı. Leonardo, tekrar masasına yerleşti ve bilgisayarına döndü. “O yazıyı istiyorum” dedi. “Gerekirse oraya çıkıp dövüş, Alcott ya da bedenini kullan. Nasıl yaptığın umurumda değil ama bir yolunu bul”

Bu kadardı… Dylan ile daha fazla ilgilenmeyecekti. Genç kadın, hüsranla arkasını döndü ve odadan çıktı. Dudaklarından tıslama eşliğinde bir nefes çıktı.

İşini kolaylaştırmıyorlardı. Ne Leo ne de Zack Bressler işini kolaylaştırmıyordu. İşini seviyordu ve bu zamanda yeni bir iş bulmak çok zordu. Bu yüzden dikkatli olması gerekiyordu ama asıl sorun onu tekrar içeri alırlar mıydı? Ya da Bressler onu bir daha görmeyi kabul eder miydi?

Aklına Dane’nin simsiyah gözleri gelince başını iki yana salladı. İmkânı yoktu. Dane, onu Bressler’ in on metre bile yakınına almazdı. Dylan, dudağını ısırdı. Ardından kendine bir bakış attı. Bazı şeylerin değişmesi gerekecekti. Eğer bu yazıyı almak istiyorsa bir yolunu bulmalıydı.

Zack, gazetedeki köşe yazısına alaycı bir bakış attı ve gülümsedi. “Bekâr kızlar için yalnızlık ve uygun erkekle ilgili yazılar. Ne kadar da ilginç”

Dane, kollarını göğsünde birleştirmiş ona bakıyordu. Tehditkâr görünüyordu. Tıpkı olması gerektiği gibi…  

Zack, gazeteyi açık bir şekilde masanın üstüne yaydı ve köşe yazarının resmine baktı. Kahverengi saçlar ve ela gözler, o kare çerçevelerle bir mürebbiyeye benziyordu. Erkek dudaklarını büzdü. “Benimle dalga geçiyor olmalılar” dedi sert bir sesle. “O kız çocuğunu bana röportaj vereceğimi düşünerek nasıl bir mantıkla hareket etmiş olabilirler ki?”

Dane, gözlerini kırpıştırdı. “Dövüş Kulübü, son zamanlarda çok dikkat çekmiş olmalı. Bu yüzden seni ikna etmeye çalıştılar muhtemelen ama yanlış kadını göndermişler. O kız tam bir namus bekçisi”

Zack, güldü. “Nasıl da kızgındı” dedi. “Bu tipler eğlenceli oluyor.” Ancak sonra düşünceli bir şekilde gazeteye baktı tekrar. “Şu an yapabileceğimiz bir şey yok” dedi sakince. “Dylan Alcott denen bu kadının bir daha gelmemesini ve bu işten elini ayağını çekmesini ummaktan başka”

Dev adamda böyle düşünüyordu aslında. Onaylarcasına başını salladı. “Ama” dedi, “giderken sana söylediklerini hatırlıyor musun? Senin yüzünden işini kaybetmeyeceğini söylemişti. Anlaşılan onu da bunun için zorluyorlardı.”

Erkek başını salladı. Delici yeşil gözleri kızın fotoğrafına odaklandı. “Bu halledilebilir” dedi. Ardından telefonunu çıkardı. “Rick,” dedi sakin bir sesle. “dün gece gelen ufak tefek öğretmen kılıklı kadını hatırlıyor musun?” diye sordu ve bekledi. “Evet, o kadın. Dikkat et. Bir daha o kadının kulübe girmesini istemiyorum.”

Dane, Zack’ e ölene kadar hizmet ederdi. Bunun nedeni ona olan bağlılığıydı. Zack, zor anlarda bile sakinliğini korumayı biliyordu. Bir çeşit sokak zekâsına sahipti ve bunu kullanmayı iyi biliyordu. Kulübün bugüne kadar gördüğü en güçlü dövüşçü olmuştu o.

 Genç adam ayağa kalktı. “Kadın geri gelecek” dedi yorgun bir sesle. “Belki dün gece ki kılıkta değil ama farklı bir şekilde de olsa gelecek”

Dane, kaşlarını çattı. Bu durumda kapıda görevli olan Rick, onu tanımayabilirdi çünkü kadına çok dikkat etmemişti. Ancak Zack, onu bu konuda uyarmadıysa bir nedeni olmalıydı.

Erkek kolunu cama dayadı ve alnını koluna yasladı. Dövüş Kulübü, Zack işleri devraldığından beri altın çağını yaşıyordu. Yüksek statüdeki pek çok insan bile gelip bu dövüşlere para yatırıyor ya da kadınlardan yararlanıyorlardı. Milletvekilleri, ünlüler, şarkıcılar, mankenler ve hatta iş adamları… Burası yasal bir kurum değildi ama arkası çok sağlamdı. Şimdi ise gazeteciler gözlerini buraya dikmişlerdi. Eğer gizli müşterileri ya da sırları açığa çıkarsa kimse buraya destek olamazdı.

Zack, yumruğunu sıktı. Buna izin vermezdi. Dövüş Kulübü’nün bir numaralı kuralı ağzı sıkı olmasıydı ve Zack, öyle kalmasını sağlayacaktı. Ufak Dylan Alcott, bu konuda istediği kadar uğraşabilirdi.

Dövüş KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin