Zack Bressler, sarı saçlı kadınları çekici buluyordu belli ki. Dylan ise sarı saçı her zaman bayağı bulmuştu. Orijinal sarışınlara bir şey diyemiyordu ama boyalar kendini daima belli ederdi. Kendi kestane rengi saçlarından her zaman memnun olmuştu. Kahverenginin güzel bir tonu olduğunu düşünmüştü her zaman.
Genç kadın derin bir nefes aldı. Saçlarına kıyamazdı. Bu yüzden önünde duran üç peruk seçeneğine baktı. Ardından kızıl uzun saçlı bir peruğu topuz yaptığı kafasına geçirdi. Gözlüklerini çıkarmış ve yerine lens takmıştı. Ancak bu lens zımbırtısı canını acıtıyordu.
Aynada yansımasına bakıp nefesini tuttu ve ardından hayal kırıklığı ile bıraktı. Omuzları düştü. Bedeni minyondu. Dylan’ın büyük göğüsleri ya da uzun bacakları yoktu. Hatta sutyen giymesine bile gerek yoktu. Zack Bressler’ ın dediği gibi bir çocuğa benzemiyordu ama olduğundan küçük gösteriyordu.
Üzerine dar paça bir kot pantolon ve siyah askılı bir bluz giymişti. Kızıl yapay saçları omuzlarına dökülüyordu. Ayağında sivri topuklu ayakkabılar vardı. Genç kadın şimdiden eski siyah takım elbisesini özlemişti ancak Leo’ nun tavsiyesine uyması gerekiyordu. Gerçi muhtemelen bedenini kullan dediğinde Leo, bundan farklı bir şey düşünmüştü ama Dylan’dan alabileceği yalnızca bu kadardı.
Gerçi Dylan, çok da tutucu bir kadın değildi. Üstelik bir porno dergisine erotik yazılar yazıp gönderdiği düşünülürse bu çok saçmaydı ama cinsellik onun için özeldi. O günkü sarışının yaptığı gibi bunu zevk için yapamazdı. Bir anlamı olmalıydı.
O ne bir rahibeydi ne de Jane Honey’ idi. Ama her ikisinden de biraz taşıyordu kendi içinde.
Sırtını dikleştirdi ve ayaklandı. Ufak çantasını yanına aldı. İçinde bir ses kayıt cihazı ve küçük bir fotoğraf makinesi vardı. Eğer Zack Bressler, ona röportaj vermiyorsa o da kendi röportajını kendi alırdı.
Kulübün biraz uzağına park etti arabasını çünkü görülmek istemiyordu. Muhtemelen arabasını tanıyıp onu içeri almazlardı. Genç kadın arabadan indi ve topuklu ayakkabılarının üzerinde yürümeye başladı. Bunun ne kadar zor bir iş olduğunu daha önce hiç fark etmemişti.
Korumalardan biri onu süzdü ardından da başını sallayarak içeri girmesine izin verdi. Muhtemelen tanımamıştı. Ya da sadece benzediğini düşünmüştü. Genç kadın, yaşadığı bu ufak zaferle gülümsedi. Şimdi tek yapması gereken Dane denen o devasa adama ve Zack Bressler’ a görünmemekti. Belki bir iki dövüşçüyle bile konuşabilirdi.
Bu sefer dövüşlerin yapıldığı yere doğru gitti ve insanların içine karıştı. Dövüşler henüz başlamamıştı ve insanlar bahisleri topluyorlardı. Dylan, buranın aslında göründüğünden farklı bir yer olduğunu fark etti. Dövüş sahasının etrafı son derece konforlu hazırlanmıştı. Bir tür eski çağ tiyatrolarına benziyordu. Rahat koltukları vardı. Arka tarafında geniş bir bar vardı ve üst tarafta sert müzikler çalınıyordu.
Dylan, yazısında bunlardan bahsetmek üzere hepsini kafasına kazıdı. Ses kayıt cihazı açıktı ve her bir konuşma kaydedilecekti. Bara doğru yürüdü. Kafasını kazıtmış olduğu belli zenci bir erkek ona baktı. Buradaki erkeklerin hemen hepsi gibi Dylan’ ın on katı kadardı.
“Bir bira” dedi Dylan sesini duyurmak için bağırarak.
Adam, tek kaşını kaldırdı. “Yaş sınırını geçtin mi küçük kız?”
Neden herkes bunu sormak zorundaydı ki? Hayır, Dylan öfkelenerek her şeyi berbat edemezdi. Dudaklarına bir gülümseme yerleştirdi ve öne eğildi. “Sence buraya beni annemin kimliğiyle alırlar mıydı koca oğlan?”
![](https://img.wattpad.com/cover/17268334-288-k912525.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dövüş Kulübü
Romance"Bir randevumuz var sanıyordum" Zack Bressler! Dylan, gözlerini açtı. "Kabul ettiğimi hatırlamıyorum" dedi sert bir sesle. "Sen bana sadece emrivaki yaptın." Zack, cıkcıkladı. "Dylan" dedi kınar bir sesle. "Sana bir tavsiyem var benim sevgili müstak...