Zack, haklıydı. Çok sürmemişti. Özellikle de yara izleri söz konusu olduğunda. Yanağındaki yara izi oldukça derin ve tehlikeli bir yaraya aitti. Zack' in ilk ifadesi de son ifadesi de değişmemişti. Ayrıca iki sene öncesinin haberi şimdi bir işe yaramazdı. Ancak bunun bedelini kulüp ödemişti. Süresiz gözlem altına alınmıştı.
Zack, mahkeme salonundan çıktığında Dane, siyah arabasının önünde onu bekliyordu. Erkek, ona doğru yürürken biraz somurtkandı. İkisi birbirlerinin bileklerini tuttu ve sarıldılar. "Piç kurusu hâkimler" diye homurdandı Dane. "Bir ara o salonda öldüğünü sandım."
"Bir ara bende öyle olacağını düşündüm" dedi Zack gülerek. Ardından etrafına bakındı. "Dylan nerede? O küçük bedeniyle hâkimin üstüne atlamaya hazır bekler sanıyordum."
Dane, omuz silkti. "Dün gece uyumadı" dedi. "Bütün gün dört döndü. En sonunda sabaha karşı yorgun düşmüştü. Bende onu yatağına yatırdım. Son günlerde çok çalışıyor"
Dylan, gazeteyle olan ilişkilerini kesmemişti. Üstelik Jane Honey yazılarına da devam ediyordu. Bir tür ajan gibiydi ancak Leo' nun ona açık vermeyeceğini biliyorlardı. Yine de Dylan, bunu sürdürmekte inat etti. O adama yakın olması Zack' i hoşnut etmese de Dylan'a kimsenin lafı geçmiyordu.
Arabada giderken başını geri yasladı ve gözlerini kapadı.
Dylan! Dylan! Dylan!
Küçük bedeni altında sadece dört gün önce kıvranmıştı. Bir bakireden bile daha dar olan sıcaklığı onu içine alalı koskoca bir dört gün geçmişti. En son hapishanede görüşmüşlerdi ve bunun dışında Dylan, arada avukatla ona ufak pusulalar yollamıştı.
Sadece kulüple ilgili bilgi veren küçük şeylerdi. Dane, onun kulüp yönetimini eline aldığını söylemişti. Dövüşler, Zack' den sonrada devam etmişti ama son iki gündür bunu bırakmışlardı.
Elleri koltuğun kumaşını sıktı ve bıraktı. Lanet olası Leonardo Callaway araya girmeseydi şimdi mutlu olurdu. Ancak öfkesini çıkarmak için bir oyuncak edinmişti. Leo, onu kızdırmıştı ve Zack onun hamlelerine henüz karşılık vermemişti. Şimdilik savunmada kalacaktı.
Erkek yorgun bir şekilde ev şeklinde düzenlenmiş devasa zindana girdi. Bakışları anında devasa yatakta ki ufak kabarıklığa odaklanmıştı. Dylan, uyurken ufak bir çocuk gibi görünüyordu. Genelde o gözlükleri, çatılı kaşları ve takım elbisesiyle çok ciddi dururdu ama şimdi çok huzurlu görünüyordu.
Dylan'ın Zack' i korkuttuğunu bilmesinin imkânı yoktu. Yine de daha önce yaşananlardan sonra Zack tarihin tekrarlanmasından korkuyordu. Elini onun yastığın üzerine dağılmış olan buklelerine götürdü. Dylan, Emma değildi. Hayatında birbirinden bu kadar farklı iki insan görmemişti.
Dylan, kendi gücüyle bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ufacık boyu ile devasa ve tehlikeli adamlara kafa tutuyordu. Onun tribünlere inip de yangın diye bağırdığı günü hatırlayınca Zack, gülümsedi. Dövüşe odaklanmış gibi görünse de Dylan'ı gördüğü anda konsantrasyonu kaybolmuştu. Onun silahlığa attığı bakışı hatırlayınca güldü. Sanki bir balta kapıp herkesi doğramayı düşünür gibiydi.
Emma da bir bakıma kendi gücüyle bir şeyler yapmaya çalışmıştı. Bedenini kullanarak elbette. Zack' i mutlu ederken bir yandan da zehirlemeyi asla ihmal etmemişti. Şimdi bile onun yarattığı kaosun izleriyle uğraşıyordu. Toprağın metrelerce altında kemik torbası halinde olmasaydı canı yansın diye onu yakardı.
Erkek, dudaklarını büzdü ve banyoya doğru yürüdü. Son derece yorulmuştu. O lanet hücrede uyumak imkânsızdı. Kokuyor olmalıydı ayrıca da. Üzerindekileri çıkardı ve kendini suyun mucizelerine bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dövüş Kulübü
Romansa"Bir randevumuz var sanıyordum" Zack Bressler! Dylan, gözlerini açtı. "Kabul ettiğimi hatırlamıyorum" dedi sert bir sesle. "Sen bana sadece emrivaki yaptın." Zack, cıkcıkladı. "Dylan" dedi kınar bir sesle. "Sana bir tavsiyem var benim sevgili müstak...