14

90 27 9
                                    


İyi okumalar 💋 ^-^

Araçlarımızı park edip ikinci zilin çalmasını beklemeye karar verdik. İlk katta bulunan kafeteryaya gittik. Çok az bir zaman kalmıştı zilin çalmasına. Camın önünde dizili olan masalardan birine oturdum. O da peşimden bana eşlik etti. Yüsra iyi birisiyken neden kendini saklama gereği duyuyor acaba? Aklımda çok fazla soru var. Mesela Dizdar'ın içindeki olaylardan haberdar oluyor mu? Tabi ki oluyordur. Sonuç da Mahzar, Sozdar ile de iletişim kuruyor. Yani istediği her bilgiyi alabilir. Peki, Dizdar'da ki köstebekten haberi var mı acaba? Bu aklımda dönüp dolaşan tilkilerle dans ederken Zeyd bana söylendi.

- İki aydır bu okulda bir tane bile arkadaş edinemedin mi?
Soru değildi bu, evet soru değildi. Benimle eğleniyordu. Neden arkadaşım olmadığını dik başlı olmama yormaya çalışıyordu. Sakin bir şekilde lafımı söylesem yeterli olur sanırım.

- Yüsra özellikle kimse ile iletişime geçmemi istemedi. Zaten hepsi ukala ve para delisi.

- Sen gençsin. Bir yarında insanken seni neden arkadaşlık kurmaktan mahrum bırakıyor.

- Demek bir yarımın insan olduğunuda biliyorsun?

- Senin tanımadığın ailenini tanıyorum. Bırak da bunu da bileyim.
Yüzümü düşürüp kafamı çevirdim. Gözlerim ıslanmaya başlamıştı. Dediği şey doğruydu. Doğru olduğu için canım yanıyordu ya zaten. Bunca yıl ayakta uyutulmuşum, kimseden habersiz büyümüşüm. Herşeyi birini kaybedince öğrenmişim. İnsan kendini öyle aptal hissediyor ki hem üzüntü hemde öfke bir arada, nereye ve neye kızacağını şaşırır vaziyete geliyor. Zeyd'e kızamam o gerçekleri söylüyor. Ona buna kızamam çünkü... çünküsü yok aslında. Hepsi arkamdan iş çevirmiş. Benim olmayan hayat yaşamışım. Şimdi kendi hayatımı kurmamı da fazla hoş görmüyorlar, başkaları bana bağlı. Yüzlerce cadı ve büyücüden mesulum, sırf asil olduğum için. Bana yükledikleri sorumluluğun farkında değiller. Kendimi ağlamamak için sıkarken sol yanağımdan ateş gibi kavuran damlacık hızla yere damladı. Fark etmiş olmaması için içimden umud ettim ama çoktan fark etmişti. Elimle yanağımı sildim. Tam o esnada zil çaldı. Hızla kalkıp, koridora çıktım. Merdivenlerin birer ikişer çıkıp kendi katıma bir an evvel ulaşmak istiyordum. Arkamdan seslenen Zeyd'di de duymak istemiyorum.

-Ametist, bekle!

Köşeyi dönerken kolumdan tuttu. Sinirle ona döndüm.

- Ne var!
Kolumu tutan Zeyd değildi. Orada apışıp kaldım. Benden 10 cm uzun boylu beyaz tenli, ela gözlü, kehribar saç renkli iri yarı oğlandı. Bu havada dar beyaz tişört giyinmişti. Kasları da bir hayli belliydi. Suratı gergindi, bu çocuğu daha önceden de görmüştüm. Kafeterya da sadece saniyelik yüzüne bakmıştım. Konuşmaya yeltendiği anda Zeyd de onun sağındaydı ve onu işaret ederek

- Seni rahatsız mı ediyor, çekinmeden söyleyebilirsin.

Gerçekten şok geçiriyor olabilirdim. İlk kez biri beni mi düşündü ne? Bu soruya kahkaha atasım gelmişti ama kendimi tutmalıydım.

- Hayır, hayır...

Devamını da getiremedim zaten. Öylece kaldım. Öyle sinirli bir şekilde Zeyd'e bakmıştı ki, işlerin kızıştığı ortadaydı.

- O zaman neden sen hızla yürüyüp o da senin arkandan yetişmeye çalışıyor! Ve gözlerin yaşlı?

Kendime az bir şey gelmişken ortalığı toparlamaya çalışmalıyım. Zeyd iyice yanıma yaklaşmaya çalışmıştı. Kehribar saçlı çocuğun kolumu hala tutuyor olmasına öfkeyle baktığını anlayınca bir şeyler söylemem gerektiğini fark ettim.

- Öncelikle kolumu bırakmalısın. Sonra ise; bir şey yok, kendi özel meselem. Ve sorduğun için teşekkür ederim.

Zeyd'e sinirle bakıp omzuna çarpmaya santimler kala geçip gitti. Bana dönüp

YAŞAYAN BİLİR #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin