Odaya girer girmez kedicik yanıma koştu. Poşetlere tırnaklarını geçirmeye çalışıp takılıp takılıp yere düştü. Gülmekten kendimi alamadım. Poşetlerden birini boşaltıp yere fırlattım ki beni rahat bıraksın. Attığım poşetin etrafında dolanıp patileriyle üstünde gezindi. O bununla meşgulken bende malzemeleri boş bulduğum dolaplara yerleştirdim. Poşetten çıkan sese deli olmuştu. Onu hala sevmeye ve elime almaya alışamamış olmama rağmen odama gelmesini istemiştim. Sozdar'da seve seve kabul etti. Hafta sonu onu yanımda istemedim çünkü zaten hastaydım. Bu yavrucakla da ilgilenemezdim. Şimdi bir birimize oldukça vaktimiz var. Sallanan sandalyelere geçip yanıma çağırdım. Oynamaktan bıktığı poşeti bırakıp ayaklarımın ucuna geldi. "Imm, şimdi bunu nasıl alacağım kucağıma?". Tek derdim buydu. Dudaklarımı ısırıp korka korka elimle tutup kaldırdım. Kucağıma bıraktıktan sonra üstüme tırmanmaya başladı. Çok korkuyorum. Neden korktuğumu bilmiyorum ama korkuyorum işte. Üstüme çıkmasını engellemek için sırtını sıvazlamaya başladım. Sakinleyince kucağıma serilip okşanmanın zevkini çıkardı. Gün geçtikçe tüyleri uzuyordu. Kucağımdan atlayıp yerde duran oyuncak faresini dişleyip yanıma getirmeye çalıştı. Sozdar bununla oynamaya bayıldığını söyledi. Daha fazla debelenmesin diye almaya çalıştığı oyuncağı alıp yatağa doğru gelmesi için gösterdim. Oyuncak tıpkı olta gibiydi ucunda yem olarak oyuncak faresini vardı. O, yorulana kadar fareyle tepindi durdu. En sonunda yere uzandı. Ona kıyamayıp yatağa kaldırmayı başardım. Sırtını okşamaya başladığımda gözlerin kapattı yavaş yavaş ama tedirgindi. Onunla konuşmaya başladım. İçimde ne varsa hepsini anlatmaya başladım. Ben onu okşadıkça uykuya iyice gömülmüştü. Zaten Sozdar söylemişti: " Kokuna ve sesine alışması gerek. Bu yüzden yanında yatsın."
Dediklerini harfiyen uygulamak zor değildi. Aksine keyif vericiydi. Hem benim işime gelmişti. Bir dert ortağım oldu. Öyle tatlıydı ki, canını açıtmamak için parmak uçlarımla seviyorum. Gülünç durumdayım biliyorum ama alışacağım.
Nerden baksak yarım saattir sırtını sıvazlıyorum. Artık bende yorulmuştum. Loş mu loş olan oda beni baydı. Bu gece erkenden birinin odasına sızıp teftişime devam etmem gerekiyor. Acaba kime gitsem? Karar almak zor değildi. Kolaydan zora gitmek mantıklı olacak. Yüsra'nın odasına girmeye cesaretim yok aynı şekilde Duha'nın da. O yüzden işe Araz'dan devam edeceğim. Bakalım onun odası nasıl bir yer? Ben düşüne durayım, kapı hafifçe tıklatıldı.
- Gir.
Duha gelmişti.- Yemeğe gelmiyor musun?
Aniden kafamı saate çevirdim. On beş dakika geç kalmışım.- Aa.. unutmuşum.
Gülümseyerek kalkıp sözüme devam ettim.- Bu ufaklıkla oynuyordum.
- Hemen alışmışsın.
Üzerine örtmek için ona ait olan örtüsünü kutunun üstünden aldım.- Henüz değil ama bu ufaklık bana iyi gelecek.
Usulca odadan çıktık.- Buna sevindim.
- Bende.
Aşağı inip yemek odasına geçtik. Masadaki yerimi aldım. Yüsra'da sorusunu eksik etmedi.
- Bir şey mi oldu,geç kaldın?
- Yeni arkadaşımla oyun oynuyorduk sonra uykusu geldi, onu uyuturken farkına varmadım saatin.
Çok tatlı güldü.
- Artık korkmuyor musun?
Yüsra'nın bunu bildiğini bilmiyordum. Sonra kafamı Sozdar'a çevirip kaşlarını çattım. Çok masummuş gibi yapıp yemeğine devam etti. Ortalıkta bir kaç konuşma geçti ama çoğuna katılmadım bile. En sonunda bana sorulan soruya cevap vermek zorunda kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAYAN BİLİR #wattys2017
FantasíaSelam okurlar... Tutku, sadakat, şehvet, gerilim, gizem ve bilinemeyen bir çok vaka. Okuyan kişilerin bütün yaşam tarzı değişecek. Dünyaya ters bakmayı denemelisiniz. Önce bakışlar sonra bütün olaylar. Yeniliklere adım atıp karışıklıklarla sonuçl...