# RİTİM #

235 66 35
                                    

İyi okumalar...

Olduğum yerden havaya sıçradım. Korkuyla gözlerimi bir anda açtım. Metrelerce koşmuş gibiydim nefes almakta güçlük çekiyordu ciğerlerim. Kalbim ise deli gibi atıyor. Gözlerimi direk tavana dikmiştim. Sozdar yanıma hızla atıldı. Kolumdan ve omuzumdan beni koltuğa bastırıyordu. Şu pis his var ya hani... Bir yerden düşme hissi. Çok iğrenç. Hatta dehşet verici.Kocaman nefes alıp yerimden doğruldum.

- Şii.. Sakin ol. Kafamı sallayıp yutkundum. Elimi kafama götürüp sıktım.

- Şu histen nefret ediyorum...Bir yerden düşmekten. Gülümsedi. Ayağa kalkıp mutfağa gitti. Elinde bardak ile dönüp bana uzattı. Ona bakıp elinden aldım. Su getirmişti. Bir kaç yudum alıp, kalbimin düzene girmesini bekledim.

- Saat kaç. Kolunda ki saate bakıp saatin bir olduğunu söyledi.

- Ne kadar uyudum.

- İki saate yakın. Koltuğa baktığımda kendisi de uyumamıştı. Battaniyesi kenarda dürülüydü. Odunların ateş ile olan buluşmasından muazzam sesler çıkıyor. Sanki buluşan iki sevgili gibi fısır fısır.

- Bu neden oluyor?

- Ne neden?

- Düşme gibi bir his oluyor ya ...

- Hı... Kalbin durma noktasına geliyor ve beynin uyarı veriyor. Şok verilmiş gibi de uyanıyorsun. İşaret parmağım ve orta parmağımı birleştirip kafama götürüp;

- Daha nazik uyaramaz mı?

Kahkaha atacaktı ama hafif hafif güldü.

- Ölmek mi istiyorsun. Alayla bakıp cevap verdim.

- Hayır. Daha yaşamak istediğim şeyler var. Henüz erken. Herhangi bir tepki vermedi ve hala uykum vardı. Esnemeye başladım.

- Uykuya devam etmelisin. Kafamı yastığa çevirip baktım, hafif gülümsedim.

- Başımın altına yastığımı getirmişsin. Gözlerinin içi gülüyor ama suratında tek bir hareketlenme olmadı.

- Onu boşuna almadın yanına değil mi. Hayır, hayır bu bir soru değildi. Yaptığı şeyi yanlış anlamamam için alttan almaydı. Hiç bozmadan cevap verdim.

- Teşekkür ederim. Sol kolumu yastığın altına koyup sıkıca tuttum. Üç defa kafamı yastığa koyup ayarı tutunca yastığımı derin derin kokladım. Battaniyeyi boynuma kadar çekip gözlerimi kapadım. Dikkatle beni izliyor. Sezebiliyorum. Gözlerimi açmamak için çaba sarf edip ona söylendim.

- Sen bana bakarken beynim rahat edemiyor. Kıkırdayıp koltuğa uzandığını duydum. Derin uykuya sadece saniyeler kalmıştı...

💫💫💫💫

Şöminede hala odunlar yanmaya devam ediyor. Bu hiç uyumamış mıydı? Sabaha kadar oturdu mu ki... Anlaşılan oturmuş, baksana Ametist odunlar hala yanıyor. Ne yalan söyleyeyim ben uyurken top atsalar duymam. Harika uyudum. Sonunda kendime gelebildim. Yürürlükte bir izin olsa yatak ve yastık ile evlenebilirim. O derece bağımlılığım var. Etrafa bakındım ama Sozdar yoktu. Acaba dışarı mı çıktı. Masanın üzerinden arabanın anahtarını da alıp botlarımı giyindim. Kapıyı açınca bütün bedenim irkildi. Sanırım mühür bana işlemedi. Rahatlıkla dışarı çıkıp kapıyı aralıklı bıraktım. Saçağın altında durup derin nefes aldım. Harika kokuyor burası. Yağmur dinmiş. Yerler çamur yerine nemli toprak halini almış. Daha fazla üşümeden arabaya ilerledim. Küçük çantamdan bir kitap alıp kapıyı kapadım. Bir ay önce aldığım Kayıp Kız adında polisiye kitabıydı ya da en azından ben öyle sanıyorum. Daha hiç okumadım. Raftan kapağı dikkatimi çektiği için almıştım. Zaten aceleylede çıkmıştım. Etrafıma bakınmaya başladım. Ciddi ciddi kocaman ormanın içindeydik. Yüz yaşından büyük ağaçlarla kaplı her yer ve elbette can dostlarım çam ağaçları. Diğer ağaçlardan çok onları seviyorum. Dünyaya sadık olan bir tek onlar gibi geliyorlar bana. Ayrıca sonsuzluğu da ifade ediyorlar. Hani evlenirken iki çift birbirlerine derler ya "Hastalıkta ve sağlıkta" Diye. İşte bu çam ağaçları da benim için bunu hatırlatıyor. Yaz aylarında herkes iyi olur, bütün ağaçlar yeşerir. Peki ya kışın. Herkes kötü durumdayken bir tek o yanımızda olur. Sanırım fazla zırvaladım. Her neyse işte benim için onlar çok farklı. Belki de küçükken babamın anlattığı masal yüzünden böyle düşünüyorum. Ah o iğne yapraklı çam ağacı ve minik kırlangıç kuşu. Ben bunları düşünürken evin giriş kapısından oldukça uzaklaşmıştım. Yer kurumuş yapraklar ile kaplıydı. Ayaklarımı yaprakları savura savura yere vurup yürüdüm. Sozdar'ın yere döktüğü şeylerden uzak durarak gezinmeye devam ettim. Az ilerde çokça beyaz ve azınlık sayıda kırmızı çiçekler gördüm. Kışın ortasında hem de bu hava da bunlara rastlamak şaşırtıcı. Yere eğilip gerçek mi diye bakmak istiyorum. Çekinmeden yere eğildim, parmak uçlarımla dokundum. Gerçekler ve harika dokusu var. Bu muazzam.

YAŞAYAN BİLİR #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin