Parti tam hızla devam ediyor. İçki içmekten kendinden geçenler yardımcılar aracılığıyla evlerine kadar götürülmesi için talimat verdim. Kalan sağlar bizimdir diyip eğlenceye devam ediyoruz. Sıra tam kopmalık müziklere gelince birden enerji akımı yaşamaya başladım. Benle beraber deli gibi zıplayanların da sayısı gittikçe artınca elinde içki bardaklarıyla geçen hizmetliden bir kadehte ben aldım. Tadını merak ettiğim bu nimeti tam içecekken bileğimden tutulmam ile sarsıldım. Bileğimi tutan tabi ki Sozdar Beydi! Kaşlarımı çatıp kolumu çekmeye çalıştım.
- Bırakır mısın?!
- On sekizine girmiş olman içki içebileceğin anlamına gelmez.
- Sana bu hakkı vermeye de gelmez, karışamazsın.
- İyiliğin için diyorum.
- Peki o zaman tadını bilmemde herhangi bir sakınca olmaz herhalde.
- Bence bakmamalısın. Sıkıldığımı belli edip gözlerimi devirdim.
- Bir kez içmeme izin verir misin! Lütfen. Kibar olmaya çalışmak da zor şey doğrusu. Etrafa bakındıktan sonra yenilgiyi kabul etti. Kulağıma eğilip
- Ben seni görmedim o zaman.
Yüzümde çok pis bir sırıtma ile "tamam" dedim. Burnumu tıkayıp bir kaç yudumdan sonra kadehi boşalttım. Boğazım, ciğerlerim yandı resmen. Derin nefes alıp kendimi toplamaya çalıştım. Sozdar'ın da alaycı bakışlarını görmedim değil.- Böyle hızla gidersen sabaha kadar mahvolursun.
Boğazımı temizleyip- Bak bir şeyi çok merak ediyorum. Sana yaptığım onca şeyden sonra neden hala beni düşünüyorsun? Bir keresinde neredeyse öldürüyordum seni. Neden vaz geçmiyorsun? Ben sana acıdan ya da sorundan başka bir şey vermiyorum.
Cevap vermesi için sustuğumda o da tek kelime etmedi. Gözlerime bakıp benden uzak bir köşeye gitti. Bütün tadım kaçtı! Bir içki daha alıp köşeye geçtim. Bunu da içtikten sonra etrafta gezinmeye başladım. Dans edenlere çarpmadan geçebilmek için özen gösterdim. Yüsra yanıma yaklaştığında ise- Artık sıkıldım. Bitsin bu tantana, lütfen.
- Ama daha vakit vardı.
- Olsun, üç saat bile bana fazla.
- Peki o zaman çıkıp beraber veda edelim.
Dans etmekten yorulanlar kenara geçmiş dinlenirken bizde ortaya geçip konuşmaya başladık. Önce Yüsra konuştu.
- Arkadaşlar bu gecelik bu kadar. Malum genç cadımızın öğrenim hayatı devam ediyor. Hepinize teşekkür ederiz. Onu dinlerken gözlerime hakim olamamaya başladım. Sözü bana bırakınca kendime gelip
- Hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ederim ve iyi geceler dilerim. Ha... Bu arada araba kullanamayacak vaziyette olanlara Duha bir sokak arkada taksi getirtti. Tekrar iyi geceler.
Herkes toparlandıktan sonra yavaş yavaş çıkmaya başladı. Etrafta kimse kalmayınca Araz ve Dora da odalarına çıktılar. Bu gece ki casusluk yattı. Başka sefere artık. Herkes odalarına çekilince bende koca salonda dolaşmaya başladım. Müzik eski gürültüsüyle olmasada çalmaya devam ediyordu. Daha çok slow tarzdaydı. Sandalyelerden birine oturup topukluları çıkardım ayağımdan.- Oh... dünya varmış. Ayağa kalkıp zıplayıp kendi etrafımda dönmeye başladım. Kendi kendime gülüp eğlenirken birine çarptım.
- Yine mi sen?!
- Burada bende yaşıyorum değil mi? Şaşırılacak bir şey yok.
- Tamam bir şey demedim.
- Dans edermisin benle. Hala çalmakta olan slow müziğe kulağımı verip biraz bekledikten sonra " tamam" dedim. Sol elimle elini tutup sağ elimle de omzundan tutunca yavaş yavaş dans etmeye başladık.
- Biliyomusun, dans ettiğim ilk kişisin. Gülümsemekten başka bir tepki vermedi.
- Peki! Soruma hala cevap vermedin.
- Hangi soruna?
- Yalan söylemeyi beceremiyorsun! Belimden kendine doğru çekip hızla döndürdükten sonra sağ koluna yatırdı. O hızdan dolayı sadece gözlerimi kapadığımdan açtığımda üzerimde bana gülerek bakan iki göz gördüğümde afallayıp hızla gözlerimi kırpıştırdım.
- Korktun mu?
- Hayır. Tekrar etrafta gezinerek dans etmeye devam ettik ve artık midem bulanıyor, uykum geliyordu. Kafamı tutamayıp omzuna yasladıktan sonra anlamış olsa gerek "uykun mu geldi" diye sordu. Gözlerimi açıp bakmaya dahi güç bulamıyordum kendimde. Evet anlamında başımı salladım. O da durup
- Hadi o zaman gidelim. Beni bıraktığı an ayaklarımın bağsı çözülmüş gibi olduğum yerde yıkılacakken çevik bir şekilde yere düşmeden tuttu beni.- Sen benden sonra yine içtin mi?
Kafamı yine salladım.- Aferim.
Kucağına alıp odaya kadar çıkardı. Gözlerimi az da olsun açmayı başarınca- Tamam bir şey yok. Hadi git uyuyacağım.
Konuşmadan odadan çıktı. Daha fazla kendimi tutamayıp yatağın üzerinde uyuya kaldım.💫💫💫
Berbat karın ağrısı ile kendime geldiğimde yatağın üzerinde kıvranıyordum ve o iğrenç kusma isteği geldi. Yataktan fırladığım gibi klozetin içine çıkarmaya başladım. Midem de ağzımdan çıkacak diye çok korktum doğrusu. Yarım saat boyunca banyoda can çekiştikten sonra üzerimdeki elbiseyi çıkarıp duş almaya çalıştım. Sozdar'ı dinleyip icmemeliydim. Ah... başım! İçinde davul çalınıyor resmen. Saçlarımı kurulayamadan dolaptan bir kazak birde şort alıp yorgana sarıldım. O ıssız derin uyku beni çağırdı.
Burnum ve boğazımın yanma hissi ile uyandığımda sağ tarafında olan saatin on iki olduğunu gördüm. Öğlen olmuş olmalı. Bir pencerenin olmaması cidden berbat bir şey. Öksürerek yataktan doğruldum. Masanın üzerinde telefonumu görünce ekranına baktım. Cidden öğlen olmuş. Hapşırmaya başlayınca üşümeye başladım. Dolaptan bir kaç giysi daha alıp giyindim ve tekrar yatağa girdim. Böyle bir titreme hiç hayra alamet değil doğrusu. Duş aldıktan sonra saçlarımı kurulamazsam olacağı buydu tabi. Aferim kendime cidden aferim. Şimdi çek cezanı Ametist! Aldığım her nefeste genzimin damarlarının yandığını hissediyorum. En son hasta olduğum zaman gelince aklıma irkilmeden edemedim. O zaman ki tepkilerimi hala çözemiyorum. Gerçi dahaca neleri çözebildim ki zaten. Şu hale bak, köstebeği bile bulamadım. Birde köstebek bulundu demiştim. Herşeyden bıktım, yoruldum. Bu zindan tekrar beni boğmaya başlıyor. Şimdi annem olsaydı yanımda. Neden bu saate kadar kalkmadın diyip yanıma gelip yatağımın kenarına oturup elini alnıma koysaydı. Ateşimi fark edince telaşlansaydı. Sonra ince giysiler giyindiğim için bana kızsaydı. Keşke kızsaydı, yanımda olup da hep kızsaydı. Ateşten yanan yanağımın üzerinde göz yaşımın buharlaştığını hissedince hastalıktan çok annemin yanımda olmayışına ağlamaya başladım. Bir kalp nasıl parçalanır... Bunu hep annemi hatırlayınca akıttığım göz yaşlarımla öğrendim.
Bu aralar ağlarken uyumayı öğrendim. Büyük bir iç çekişten sonra elimi alnıma götürdüğümde kendimi daha iyi buldum ama yataktan çıkmak istemiyorum. Aç da değilim zaten. Yesem bile midemin tekrar isyan bayrağı asmasını istemem. Diğer tarafıma dönüp yastığıma sarıldım. İnsan kaç yaşında olursa olsun. Bence her daim bazı şeylere hep zafı olur. En gaddar görünenin bile. İnsanların istediği yeteneklere sahibim ama hiçbiri beni mutlu etmiyor. Yaralarımı kendim sarmak zorundayım, kendim iyileşmek zorundayım. Bir yanım tamamen insanken öğrendiğim şeyler zihnimi zorlamaktan başka bir işe yaramıyor. Bir bebek doğduğundan sonra gösterilenleri öğrenmesi hiç zaman almaz çünkü ondan önce öğrenmiş olduğu şeyler olmaz. Peki ya ben... Bildiğim şeylerin yanlış olduğunu öğrenip doğrusunu öğrenme çabalarımın beni harab etmesi... Peki peki bu ne demek olur. Hangi kurama girer. Hangi filozof açıklayabilir, hangi bilge yol gösterebilir. Artık hiç bir şey bildiğimi sanmıyorum. Sanmaktan, sezmekten, beklemekten, hissetmekten de bıktım. Ne zormuş tek kalmak. Destek alacak kimsem yokken başkalarına destek çıkmak, Hayallerimin tamamen tam tersini yaşamak... hepsi başlı başına tek tek sorundan ibaret ve ben bunlarla boğuluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAYAN BİLİR #wattys2017
FantasíaSelam okurlar... Tutku, sadakat, şehvet, gerilim, gizem ve bilinemeyen bir çok vaka. Okuyan kişilerin bütün yaşam tarzı değişecek. Dünyaya ters bakmayı denemelisiniz. Önce bakışlar sonra bütün olaylar. Yeniliklere adım atıp karışıklıklarla sonuçl...