Seattle'a gidiyorduk. Birkaç saatin ardından ben uyuyakalmışım. Her ne kadar bu işlere karışmak istemesemde evde tek durmaktan iyidir. Sahi, o siyah duman neydi? Neden gelmişti?
Gözlerimi güçlükle açmaya başladım. Etrafa bakındığımda bu sefer Sharoon sürücü koltuğuna geçmiş olduğunu gördüm. Fakat Will nerd- Hı? Will yanımdaydı ve uyuyordu. Onu rahatsız etmemeye çalışarak kalktım.
S:"Melek uyanmış"
L:"Merhaba, ne kadar yolumuz kaldı"
S:"Bir saat civarı"
Başımı salladım ve ön koltuktaki poşetten bir sandviç ile ice tea aldım. O sırada Will'de uyandı
L:"Ah, üzgünüm uyandırdım mı?"
W:"Hayır senin yanında uyurken varlığını bile hissetmedim" güldük. O da kendine sandviç ve ice tea aldı. Birlikte yerkende sohbet ediyorduk. Beni dinlerken gözlerimin içine bakıyor, cevap verirkende düşünüyordu. William iyi birisiydi, onu seviyordum. Arkadaş olarak. Sohbetimizi Sharoon bölerek "Hadi gevezeler Seattle'a geldik" dedi.
* * * *
Banada sahte kimlikler çıkarmışlardı. FBI, polis, sağlık müdürlüğünden, hayvan koruma ve daha birçok. Onlarla çalışmaya başladım diyebilirim. Şehirde bir günde 6 cinayet olmuş. Ölen insanların birbirleriyle bağlantısıda yoktu.
Cafede oturmuştuk, dizüstü bilgisayardan olayları, kişileri araştırıyorduk. Ve nasıl öldüklerini. Korkunçtu. Birisi sandalyeye bağlanıp yakılmış, diğeri elektrikli testereyle teker teker doğranmış ve parçalarını eve dağıtmış.. Sanırım daha fazla okumak istemiyordum.
İlk cinayetin işlendiği yere gittik. Şansımıza polisler yoktu. Burası eski terkedilmiş bir iş yeriydi. İçeri girdiğimizde ölen kişinin yanmış sandalyesini gördük. Bu acıya nasıl dayanmıştır kim bilir? Yerdeki yazılara baktık. Daha doğrusu işarete. Bu.. Melek kapanıydı.
W:"Lucius..Bu"
L:"Evet, melek kapanı"
William üzgünlükle bana baktı. Bu cinayeti işleyen biri bize birşey anlatmak istiyordu.
Sharoon:"Tıkırtıyı duydunuz mu? Birileri geliyor, saklanın." dedi sessizce. William kolumu tutup onunla gelmemi sağladı. Büyük bir masanın arkasına saklandık. Will başını yavaşça uzatıp gelene baktı. Tekrar bana döndü. "Şeytan." Ben sadece şaşkınlıkla bakıyordum. Tabikide şeytan olucaktı ama daha yeni karşılaşıyordum. Will ve Sharoon aynı anda ona doğru koşmaya başladı. Şeytanı alt etmeye çalışırken Sharoon köşeye fırladı. Will de zorlanıyordu. Sanırım yardım etmeliydim. Bıçağımı sıkıca tuttum ve şeytanın arkasından sessizce ilerledim. Will onu oyalarken sırtından bıçağı geçirdim Fakat farklı birşey olmuştu. Bıçak şeytanın içindeyken beyaz bir ışık gözüktü. Sadece o değil, tüm bedenim beyaz ışık gibi parlıyordu. Şeytan yere çökerken "Lucius..." dedi. Will ve ben şaşkınlıkla bakıyorduk. Bedenimin parlamasına mı yoksa şeytanın adımı söylemesine mi şaşıralım?
Bir motelde oda tutmuştuk. Aklımda hala o şeytanın ismimi söylemesi geliyordu. Derin bir nefes aldım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeliyim. Ama şu bıçağı incelemeyi bırakamıyordum. Üstünde yazılar belirmişti. Yazıların bazılarını anlıyordum ama daha çözememiştim. Dikkatimi Will dağıttı "Lucius, o bıçağı artık bırakıcak mısın?" "Ihm peki. Sharoon nerede?" "İçki içmeye gitti" Yatakta oturuyordum, yanıma Will geldi. "Sana birşey soracağım?" "Tabi, sor." "Sen melek olduğun zamanlar yani cennette.. sevdiğin biri var mıydı?" gülümsedim. "Hayır Will, melek olarak kendimi Tanrı'ya adamıştım." Yarım ağız gülümseyerek "Doğru ya, tabi" dedi. Şuanda neden bu kadar yakındık. Korkuyordum. Kalbim yerinden çıkıcakmış gibiydi. Will bana yaklaşmaya devam ediyordu. Ne yapacaktı? Öpecek miydi? Ama daha yeni- Ah, çok aptalım. Sadece önüme düşen saçımın bir tutamını kulağımın arkasına atmak için yaklaşmıştı. Yinede kokusu çok güzeldi. Bir saniye, az önce Will'i mi kokladım? Herneyse. Will yerinden kalkarak soğutucuya doğru gitti "Bira ister misin?" "Olur"
* * * *
Sabah uyandığımda başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Sanırım dün fazla içmiştik. Yan tarafımdaki yatağa baktığımda Sharoon yatıyordu. Yüzünü buruşturarak uyandı. "Ah, çifte kaynamış bok gibiyim." "Bende" Will ağzında bir diş fırçasıyla lavabodan çıktı "Dün ikinizde içkiyi fazla kaçırdınız" Başımı ovdum. Yataktan kalkarken daha fazla ağrı girdi başıma. Kahve içsem iyi olur. Yüzümü yıkadım ve saçlarımı toplayıp kafeye gittim. Will çoktan bir masaya oturmuştu bile. "Hey, birşeyler buldun mu?" "Evet. Cinayetler artık durmuş." "Yani?" "Burada fazla bir işimiz kalmadı. Oradaki şeytanı öldürdüğümüzde sanırım kaçmışlardır." "Olabilir."
Beyaz ışık hakkında hiç konuşmamıştık. Dizüstü bilgisayardan verilen bilgilere baktım. Fazla birşey yoktu gerçi. Will bana döndü. "Beyaz ışığı mı araştırıyorsun?" Başımı evet anlamında salladım "Ben bakmıştım ona. Meleklerle alakalı birşey" "İyi de ben artık insanım" "Ama önceden melektin değil mi?" Öyleydim ama melek olmadan öncedende bir hayatım varmış. Elijah'ın dediğine göre. Bunu Will ve Sharoon'a söylemedim ama.. Elijah kafamda onlarca soruyla beni yalnız bırakmıştı. Ben melek olmadan önce neydim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of the darkness.
FantasyLucius adında bir melek, hakkında çıkan olay yüzünden dünyaya bir insan olarak gönderilmiştir. Çünkü şeytan mı melek mi bilinmiyor.. Gözünü ilk defa insan olarak açmıştı, çayırlığın ortasındaki meşe ağacının altında. Hayatı tehlikede olan Lucius, Av...