Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Gücümü kullanmıştım. Will ile sevgili olmuştum. En kötüsü, ikisindende vazgeçemiyordum. Gücümü kullanırsam Aro beni alamaz, Will ile sevgili oldum çünkü onu seviyorum. Ama hepsi tehlikeli bir durum. Şeytanlar bir yolunu bulucak ve bize zarar vermeye kalkacak. Will'e birşey olmasına izin vermeyceğim. Ne olursa olsun. Sonucu kendimi kaybetmek olsa bile.
Bunları düşünürken veranda da oturuyordum. İstemsizce gözlerim dolmuş. Etraf bulanıklaşmıştı. Gözümü kırpsam yaş akıcaktı ama bunun olmasını istemiyordum. Will yanıma oturdu. Öbür tarafa dönüp gözlerimi sildim. "Hey" "Hey, napıyorsun burda?" "Sadece, oturuyordum. Sharoon nasıl?" "İyi, dinleniyor." "Will.." "Sana birşey söylemem lazım Lucy" "Evet?" "Sana zarar vermelerine izin vermiycem. Kimse bunu yapamaz." İşte şimdi, sildiğim gözyaşları yeniden dökülüyordu. Gülümsedim. "Ne oldu?" "Aynı şey bende senin için söyleyecektim" "Seni seviyorum, anladın mı? Artık seni bırakmam" "Seni seviyorum William Anderson." Başımı omzuna koydum. "Sonsuza kadar." dedim, fısıltı kadar sessiz bir şekilde.
* * * *
Gücümü kullanarak Aro'yu cehenneme gönderdiğim için yorulmuştum. Ayrıca tenim biraz solgunlaşmıştı. Kendime bir bardak su almaya gidecektim. Mutfağa gittim. Elime bir bardak aldım ve sürahiden suyu koyuyordum. Ne olduysa bardağı tutamadım ve elimden kaydı. Kırılma sesiyle Sharoon mutfağa geldi. "Lucy iyi misin?" başımı kaldırdım "Ben..iyi-" derken dengemi kaybettim. Düşmemek için tezgaha tutundum. Sharoon yanıma hızla geldi. "Çok solgun görünüyorsun, hadi seni odana çıkaralım" "William'a söyleme.." Başını salladı. Sharoon beni yatağa kadar götürmüştü. Uzandığım anda gözlerim kapanmıştı.
Yavaşça uyanıyordum. Etraf yavaşça aydınlanıyordu. Ve William yanımdaydı. "Merhaba" "Sharoon'a söyleme demiştim" "Bu kadar erken yatmadığın için bir gariplik olduğunu anlamıştım" "Sadece yorgundum." "Bu yüzden mi bu kadar solgunsun?" "Bilmiyorum Will." "Gücünü kullandığın için oldu, ikimizde biliyoruz. İnsan olduğun için alışık değilsin" "Evet, belkide insanken fazla kaldıramıyorumdur" "Bir daha gücünü kullanmayacaksın" "Ama başka çarem yoktu biliyorsun" "Silahımız vardı" "İşe yaramayabilirdi, kendini tehlikeye atmana izin veremezdim. Sana birşey olsaydı.." "Tamam, meleğim" Bazen beni bu şekilde susturması hoşuma gidiyordu. Yavaşça uzanıp yanağımı okşadı. İçten bir şekilde gülümsedi. Bende ona hayran kalırcasına bakmakla yetindim. Onu izlemekten bıkmıyorsun. Asla.
Will aşağı indiğinde Elijah ve Alicia karşımda belirdi. Korkmuştum "Ah. Tanrım. Aniden gelmeyi kesemez misiniz?" Alicia gülümsedi. "Lucius, merhaba." "Merhaba. Elijah, yine ne oldu?" "Sana söyledim. William ile seni herkes duydu. Bir aksilik çıkmadan-" "Emin ol çıkmayacak" "Evet. Aro'ya ne yaptığını biliyoruz. Sonrasında ne kadar solgun olduğunu ve yorgun düştüğünü. Ayakta duramaz haldeydin." "Beni izlemekten başka işiniz yok mu sizin?" Odanın içinde volta atıyordum. "Dur Lucius. Pardon Lucy. Eğer gücünü kullanırsan ne olacağını biliyorsun değil mi? Kontrol etmesi imkansız birşey. Ayrıca bunu bedeninde kaldıramaz. Sen bir insansın." "Kontrol edebilirim. Bunu yaparım." "Ben elimden geldiğince yardımcı olurum. Ama bir yere kadar." "Peki sağol, Elijah" Alicia bana döndü "Lucius, kendini koruyacak kadar güçlerini kullan. Bunu unutma" "Anladım" "Hoşçakal" dediler. Sonrasında ortadan kayboldular. Alicia haklıydı. Beni, Will'i ve Sharoon'ı koruyacak kadar güç kullanmalıydım. Aksi halde bunu kaldıramazdım.
Buzdolabından üç bira alıp oturma odasına geçmiştim. Birini Sharoon'a birini Will'e verdim. Biramı kafaya diktim. "Yavaş ol. Son içtiğinde çok fena olmuştun" "Evet ama sadece bir bira" sırıtarak Will'e baktım. 15 dakika sonra Sharoon birasını bitirdikten sonra koltukta sızdı. Ayağa kalktım. O da kalktı. Birbirimize yaklaştık. Bir süre ikimizde öylece bekledik. Sonrasında Will beni aniden bacaklarımdan tutarak kucağına aldı. Dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı. "Yukarı çıkalım mı?" dedim nefes nefese. "İyi fikir" diyerek cevap verdi. Merdivenlerde bile kucağındaydım. Çok güçlüydü. Bu sefer onun odasına gelmiştik. Yatağa fırladığımızda onun üstündeydim ve hızlı bir şekilde öpüşüyorduk. Ne ara oldu bilmiyorum ama bu sefer ben alttaydım. İkimizde kıkırdadık. Will'in eli tişörtümü çektiğinde onu çıkarmam gerektiğini anlamıştım. Tişörtten kurtulduğumda o da kendininkisini çoktan fırlatmıştı. Belimden tutarak bedenimi kendi vücuduna bastırdı. Boynuma sert öpücükler bırakırken ağzımdan bir inilti kaçtı. Kendime ve Will'e baktığımda üstümüzde sadece pike olduğunu fark ettim. O sırada acı hissettim. Bağıracaktım ki Will elini ağzıma koydu "Şş,istersen duralım" Elini çekti. "Hayır devam" dedim. Sonra neler olduğu mağlum.
* * * *
Will yanımda uyuyordu. Tabi gecenin yorgunluğu. Yavaşça kalktım. Kıyafetlerimi yerden topladım. Giydikten sonra kendi odama gittim. Kapının kolunu yavaşça çeviriyordum ama bir ses engel oldu "Gece biraz sessiz olsaydınız rahat uyuyabilirdim" Bu ses Sharoon'dan başkası değildi. Ona baktığımda kızardığımı hissettim. O ise kahkaha attı. "Utanmana gerek yok. Çok normal birşey" "Ihmm peki ben odama geceyim" Hemen banyoya gidip hızlıca duş aldım. Hayatımın en güzel gecesini yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of the darkness.
FantasyLucius adında bir melek, hakkında çıkan olay yüzünden dünyaya bir insan olarak gönderilmiştir. Çünkü şeytan mı melek mi bilinmiyor.. Gözünü ilk defa insan olarak açmıştı, çayırlığın ortasındaki meşe ağacının altında. Hayatı tehlikede olan Lucius, Av...