Temmuz'un ortasında olmamıza rağmen donuyordum. Buz gibiydim. Üstüme kazak giymiştim ve yorgan örttüğümde Will bana garip bir bakış attı. Neler olduğundan haberi yok.
"Temmuzdayız?"
"E-evet.. Ama..donuyorum"
Yanıma gelip ellerimi tuttu. Sonra bir elini yanağıma koydu ve okşadı.
"Sen buz gibisin. Neler oluyor?"
"Bilmiyorum. O kadar üşüyorum ki gözlerim kapanıcak gibi. Uykum var." Vücudumdaki titremeyi durduramıyordum bir türlü. "Sakın uyuma Lucy. Yardım etmem lazım ama ne yapıcam? Birşey söyle"Will elini saçlarına geçirmiş, acele şekilde konuşuyordu. "Elijah.. Elijah'ı çağır" Uykuya yenik düşmek üzereydim. Ne kadar dirensemde. "Dur sakın kapatma gözlerini dayan! Elijah! Yardımın gerek lütfen gel!" Çabalamadan Elijah'ı çağırmasına ve anında burda olmasını kıskanmıştım. Ben iki saat kıçımı yırtsam anca geliyordu.
E"Neler oluyor?"
W"Lucy, o donuyor. Buz gibi."
Elijah hızlıca yanıma oturdu ve elini kalbime koydu. Bir süre dinledi.
E"Kalp atışları çok yavaş.."
W"Neler oluyor?! Yardım edebilicek misin?"
E"Bedeni kaldıramıyor, gücü taşıyabileceğinden daha büyük"
W"Gücünü al, birşeyler yap. Tamamen insan olsun."
E"Bunu yapmaya kalkarsam bana farkında olmadan karşı koyar. Ayrıca bunu ben yapamam. Tanrı yapar."
W"Peki ne yapıcaz?"
E"Onu ısıtabilirim. Kalp atışları normale dönebilir. Ayrıca sıcak birşeyler yap, ondan içsin"
Elijah'ın emriyle Will mutfağa koştu. Ellerimi tuttuğu zaman onun vücudundan enerjinin yayıldığını hissettim. Bana doğru geçiyordu. Titremem azalmaya başlamıştı. Ellerimi bırakıp kalbime ellerini koydu. Isının yayıldığını iliklerime kadar hissediyordum. Kalp atışlarım normal ritmine dönmeye başlıyordu.
E"Sanırım biraz daha iyisin."
L"Teşekkür ederim Elijah. Sen olmasan bunların üstesinden gelemezdik."
E"En iyi arkadaşım için lafı bile olmaz"
Kocaman bir şekilde gülümsedim. O sırada Will elinde bir fincan çayla geldi.
W"İyi misin?"
L"Evet. Sanırım buharlaşmadan üstümdeki kazağı çıkarmalıyım"
Ayağa kalktım ve odama çıktım. Kısa kollu tişört giydikten sonra tekrar salona döndüm. Elijah gitmişti. Will koltuğa oturmuş elinde fincanla beni bekliyordu. Yanına gittim ve elinden fincanı alıp sehpaya koydum.
L"Seni korkuttuğum için üzgünüm"
W"Senin suçun değildi, çok üşümüştün"
L"Bunu konuşmak istemiyorum ama.. Mecburuz. Eğer bana bişey olursa üzülmeni istemiyorum anladın mı? Ben gerçekten ölmem, sadece bedenimden çıkmak zorunda kalırım, bunu biliyorsun. Geri döndüğümde seni yine bulacağım"
W"Bunun olmasına gerek kalmayacak çünkü bedenine zarar gelmiycek"
L"Umarım"
Yavaşça uzanıp dudaklarından öptüm. Geri çekildiğimde alnımı alnına yaslarak nefesini içime çektim. "Çayımı içsem iyi olucak" Gülümseyerek fincanı alıp yudumlamaya başladım.
Sharoon eve geldiğinde sarhoş bir haldeydi. Neden bu kadar çok içer ki? Hem daha akşam bile olmamıştı. Odasına kadar zor taşımıştık. Yatağına yatırdığımızda birşeyler söyleniyordu, mırıldanıyordu. Neyseki 5 dakika sonra uykuya daldı. Odadan çıkıp kapısını kapattık.
W"Ee, şimdi ne yapıcaz?"
L"Bilmiyorum, duş almalıyım ama halim yok"
W"İstersen yardım edebilirim"
Elimde olmadan kıkırdadım.
L"Will, boşuna uğraşma bu aralar çok yorgunum"
W"Hayır sadece sana yardım etmek için söyledim. Yorgun olduğun için"
Ciddiydi. Aman Tanrım. Bunu cinsellik için kullanmayan bir erkek. Üstelik benim sevgilimdi. Çok şanslıyım!
L"Gerçekten çok şanslıyım. Peki, olur."
Benim odama geçtik. Şuan utanıyordum. Daha önce beni böyle görmüştü ama şuan bilinçli bir haldeydim. Çekinerek üstümü çıkarmaya başladım.
W"Utanmana gerek yok Lucy. Ben sevgilinim"
L"Biliyorum ama işte.."
Gülümseyip suyu açtı. Bir kaç kez kontrol etti. W"Ilık su yaptım. Böyle iyi mi?" dedi. Elimi uzatıp suyu bende kontrol ettim. "Evet böyle iyi" diyerek küvetin içine girip oturdum. Kafama şampuan dökerek ovalamaya başladı. O kadar narin bir şekilde yapıyorduki uykum gelmişti. Başımı yavaşça duruladıktan sonra sırtımı sabunladı. Ona bakıyordum. Elimde olmadan tebessüm etmiştim. Beni fark edip bakışlarını bana çevirdi. "Ne oldu?" dedi. Bana karşılık verip gülümsedi. "İyi ki varsın. Seni seviyorum" dedim. Eğilip ıslak alnımdan öptü. "Bende seni seviyorum meleğim"
Üstümü giyindikten sonra saçımı taradım. Will yatağımın üstünde oturmuş laptopta birşeyler yapıyordu. İşim bittikten sonra yanına oturdum. "Ne araştırıyorsun?"
"Üşümenle ilgili araştırma yapıyorum. Ama işe yarayacak bilgi yok"
"Bu kadar şeyi araştırmana gerek yok. Nedeni ortada; bedenim kaldıramamıştı"
"Evet ama içim rahat etmemişti. Neyse, bu akşam ne yapalım?"
"Bilmem ki."
"Bir yer biliyorum. Her zaman giderdim."
"Peki, hadi çıkalım"
Ormandan yürümeye devam ediyorduk. Will eline örtü almıştı. Nereye gideceğimizi söylememişti. Biraz daha yürüdükten sonra çayırlığa geldik. Burası..
"Will, burası benim gözümü insan olarak açtığım ilk yer"
"Biliyorum. Meşe ağacının altında oturur gece yıldızları seyrederdim"
Örtüyü serip ağacın yanına uzandık.
"Bunu bilmiyordum"
"Burayı her zaman sevmiştim. Burası seni bana getirdi. Sen benim kaderimde varsın Lucius"
Göğsüne başımı koydum ve yıldızları izlemeye başladık. Hiç konuşmadan gökyüzünü seyrediyorduk. Ta ki bir ses bunu bölene kadar. Uzaklardan çığlık sesi gelince olduğumuz yerden kalktık. Bu, tanıdık bir sesti. Toparlanıp ormandan eve doğru koşmaya başladık. Vardığımızda kapı ardına kadar açıktı. Bıçağımı çıkardım. Will'de silağını çekmeceden aldı. Yavaşça etrafa baktık. Yukarı çıktığımızda gittiğimiz ilk yer Sharoon'ın odası oldu. Heryer dağılmıştı. En kötüsüde Sharoon yoktu. Onu, götürmüşler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of the darkness.
FantasyLucius adında bir melek, hakkında çıkan olay yüzünden dünyaya bir insan olarak gönderilmiştir. Çünkü şeytan mı melek mi bilinmiyor.. Gözünü ilk defa insan olarak açmıştı, çayırlığın ortasındaki meşe ağacının altında. Hayatı tehlikede olan Lucius, Av...