Yeni Baştan

62 5 0
                                    

William'ın Ağzından

Nashville'de noel. O olayın üstünden bir sene geçti, hatta fazla bile oldu. Sharoon'la birlikte kalmıyordum o hala Washington'da ki evdeydi. Onunla birlikte. Uyanmasını umarak..

Bende bekledim. Çok bekledim, fakat onu öyle görmeye dayanamadım. Şimdi yalnız yaşıyorum. Avcılık işini de bıraktım. Barda çalışıyorum. Her gün yalnız uyanıp işe gidiyorum ve gece eve gelip yatarken yalnız uyuyorum. Nasıl acı verdiğini biliyor musun? Artık Sharoon'la telefonda bile görüşmüyorduk, çünkü mutlaka Lucius hakkında konuşabilirdik. Bugün barda sabaha kadar çalışacaktık. Yani arkadaşım Scott ile. Eski hayatım hakkında ona yalan söylemek zorunda kalmıştım. Hem ona şeytan ve diğer yaratıkları avlıyordum. Ayrıca sevgilim Karanlığın meleği mi diyecektim? Beni deli sanardı ve bir daha selam bile vermezdi. Saat daha 20.17 olduğu için fazla kalabalık değildi. Scott ile kendimize bira aldık ve bar sandalyesine oturduk. "Noel'de arayacağın, görüşeceğin biri yok mu?" Soru çok ani çıkmıştı. Biradan aldığım yudumu yavaşça yuttum. "Iı.. Hayır" dedim. Sharoon'a sadece mesaj atmakla yetinmiştim. Çünkü sesini duymaya bile katlanamıyorum, acı veriyor. Bana herşey eskiyi hatırlatıyor.

Düşüncelere dalmışken telefonumun çaldığını yeni farketmiştim. "Hey, dostum. Telefon!?" diye uyardı Scott. Gülümseyince karşılık verdim. Numara kayıtlı değildi. "Alo?" dedim. "William, hemen buraya gelmelisin" "Sharoon? Ne? Ne oldu?" "Will, telefonda söyleyemem. L-luci-" derken telefonu kapatıp cebime koydum. Hızla askıdan montumu ve atkımı alıp arabaya koşucaktımki Scott'ın elini omzumda hissettim. "Ne oldu kanka?" "Acilen  Washington'a gitmem lazım, sen idare et lütfen" diyip geçiştirdim. Konuşmasına fırsat vermeden bardan çıkıp arabama koştum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, gerçekten göğüs kafesim sızlamaya başlamıştı. Kış ayındayız ve terliyordum? Sakin ol Will.

Arabayı bu kadar hızlı sürersen ölüceksin Will.

Emniyet kemerini tak, aptal.

İç sesime çenesini kapatmasını öğretmeliyim.

Kaç saat geçti bilmiyorum. Ama gözümü bile kırpmadan yola bakıyordum. Hiç uykum yoktu. 7 saattir yoldaydım. Heyecandan nefes nefese kalmıştım. Ne olduğunu bilmiyorum ama.. Meraklanıyordum.

Washington. Tekrar. Eve dönmek. Kesin değildi. Tekrar işime ve Nashville'e geri dönebilirdim. Duruma göre değişirdi.

Evin önüne arabamı park ettiğimde öylece durdum. Sadece bakıyordum. Bir süre oyalandım, belki iyi hissetmemi sağladı. Yavaşça evin verandada ki merdiveninden çıktım. Buraya bakmak bile kalbimi parçalıyordu. Anılar gözümün önünde canlanıyordu. Kapıya geldiğimde derin bir nefes aldım. 3 kere tıkladığımda tekrar durdum. Ayak sesleri dahada yaklaşıyordu. Saat 04:30du. Uyanıktı. Kapı hızla açılınca irkildim. Sharoon karşımdaydı. 5 saniye bana baktıktan sonra sımsıkı sarıldı. Bende kollarımı ona doladım. "Seni özledim lanet olası" Acı içinde gülümsedim. "Bende seni" dedim sessizce. İçeri geçip kanepeye oturduk. "Pek noel havasında değilsin ha?" dedim kaşımın tekini kaldırarak. O ise kaşlarını çatıp "Ah, bu hafta noel miydi?" dedi. Normal, unutmuş olabilirdi bu iş yüzünden. "Will.." "Evet?" "Yukarı gel benimle" peşine takılıp yukarı çıktım. Lucius'un odasının önünde durdu. Gözlerimi ona diktim. "Bunu yapamam"dedim. Sesimin titrek çıkmaması için elimden gelenin en iyisi buydu. "Önemli" Başımı korkakça salladım. Kapı kolunu yavaşça çevirip açarken o an hiç bitmiycek sandım. İçeri girerken 'gel' işareti yaptı. Ağır adımlarla odaya girdim. Ve işte. Karşımdaydı. Bana doğru dönük değildi. Yandan görüyordum onu. Saçları uzamış. Elinde birkaç parça fotoğraf vardı, onları inceliyordu. Sanki daha önce hiç görmemiş gibi. "Lucius.." dedim. Bana döndü. Ama bu bakışları daha önce hiç görmemiştim. Boş bakıyordu. Tekrar fotoğrafa bakıp başını çevirdi. "Aa, sen fotoğraftakisin. Değil mi?" dedi.

Fotoğraftakisin.

Değil mi?

Angel of the darkness.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin