Eskisi gibi değildi. Gözlerime eskiden baktığı gibi anlamlı bakamıyordu. Belki de hep böyle kalıcaktık. Yabancı gibi.
Ona dokunamıyordum bile.
Sharoon'la geçmişi hakkında birşeyler öğrenmeye çalışıyordu. En sonunda üzgün bir şekilde bana bakıp başını çevirdi. Yanlarına gittiğimde Sharoon'da bana bir bakış attı. Bunun anlamını biliyordum. Lucy'ye, benimle önceden arkadaştan öte olduğunu söylemişti. Ona döndüğümde yüzüme bakmıyordu. En azından bir tek kelime etseydi. Ama hayır, hala sessizdi ve bu beni daha çok öfkelendiriyordu.
Yerinden kalkıp verandaya çıktı. Burnumdan soluyordum ki bunu Sharoon'da farketti. Ayağa kalkıp hızlıca yürümeye başladım. "William, yapma!" diye seslendi ama umursamadım. Lucius'la konuşacaktım. "Ne yapıyorsun sen?" dedim sinirle. Nihayet gözlerime bakma cesareto bulmuştu. "Ne?" dedi. Anlamamazlıktan geliyordu. "Bana bir yabancı gibi davranıyorsun." "Üzgünüm, ama neredeyse bir buçuk yıl derin bir uykuya dalmışım ve hafızamı kaybetmişim. Sence de bu normal değil mi?" "Benimle dalga mı geçiyorsun?! Ben senim sevgilindim! Senin uyanmanı bıkmadan bekledim. Ve sen uyandığında herşeyi bırakıp geldim. Peki sonuç?! Sana dokunamıyorum bile!" Bağırdığım için biraz ürkmüştü fakat benden aşağı kalır bi yanı yok. "Zamana ihtiyacım var William. Anlayışlı olabilir misin?!" "Gözlerime bakmaktan bile korkuyorsun. Senin hayatında bir tek ben vardım Lucy. Biz sadece birbirimiz için vardık!" Gözyaşlarıyla dolmuş bir şekilde bana baktı. Hiçbirşey söylemeden. Sonrada çekip gitti. Sanırım çayırlığa gitti.
Hırsımı ondan çıkarmıştım. Onu üzdüğümü biliyorum ama..elimde değil. Onu özleyince çok hırçın oluyorum. Belki bu hatırlamasına yardımcı olur.
"Nerde kaldı bu kız?" delirmek üzereydim. 2 saat olmuştu ve hala ortalıklarda yoktu. "Onu üzdün Will. Yalnız kalmaya ihtiyacı var." "İsteyerek olmadı. Kendime hakim olamadım. Kahretsin. Gidiyorum" "Nereye" "Çayırlığa. Belki, ordadır." Ceketimide alıp çıktım.
Nihayet ormandan çıkmıştım. Tahmin ettiğim gibi. Meşe ağacının ordaydı. Yanına yaklaştığımda dönüp bana baktı. "Sen miydin?" "Evet, ben özür dilerim. Üstüne gelmemeliydim." "Önemli değil. Sende haklısın. Bak, böyle davrandığım için üzgünüm. Elimden geleni yapacağıma söz veriyorum." "Bir yolunu bulucaz. Herşey düzelicek." Birlikte oturup gökyüzünü seyrettik. Bu anı benim gibi hatırlıyomudur acaba. Lütfen, birşeyler hisset. İçimden yalvarırken aniden elimi tuttu. "Will?" Hızla ona döndüm. "Evet Lucy." "Bu anı, daha önce yaşamış mıydık?" Sorduğu soruya cevap vermeden ona sarıldım. Bunu yapıcağımı ben bile bilmiyordum ama onu öpmüştüm. Karşılık vermiyordu ama geride çekilmiyordu. Utangaçlıkla geri çekildim. "Ben-ben üzgünüm sadece, heyecanlanmıştım yani-" "Will, beni öptün." "Evet, özür dilerim gerçekt-" "Hayır, sanki önceden hissettiğim duygular gibiydi." "Bu işe mi yaradı yani?" "Bilmiyorum." Elleri hala göğsüme dayalıydı ve benim kollarımda onun belindeydi. Bu an hiç bozulmasın istiyordum. En sonunda, gözlerimin içine bakıp, gülümsedi. Eskisi gibi. Anlamlı bir şekilde. "Lütfen bu şekilde kalalım, lütfen. Bu hiç bozulmasın." Lanet olsun. İçimden söyledim sanıyordum. Yanaklarım kızarmaya başlamıştı bile. "Utanmana gerek yok. Ben Lucy'yim." Seni seviyorum dercesine gözlerine baktım. Umarım anlamıştır. Gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı. "Eve gitsek iyi olur. Hava soğuk, üşütüceksin."
Eve geldiğimizde bizi misafirler karşıladı. Farklı misafirler.
Arkadaşlar hikayeyi 1-2 bölüm sonra final yapmayı düşünüyorum. Çünkü yorum veya oy veren kişi çok az, fikirlerinizi yorum olarak atın. Ya da final olmasın diyosanız oy verin bi sinyal falan verin sdfkushf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of the darkness.
FantasyLucius adında bir melek, hakkında çıkan olay yüzünden dünyaya bir insan olarak gönderilmiştir. Çünkü şeytan mı melek mi bilinmiyor.. Gözünü ilk defa insan olarak açmıştı, çayırlığın ortasındaki meşe ağacının altında. Hayatı tehlikede olan Lucius, Av...